Bu yolculuğun kısa sürecek olması benim için iyi olmuştu. Çünkü yanımdaki adama daha fazla dayanacak gibi değildim. Kulağına kulaklığını takmış baslı müzik dinliyordu. Yapılan tüm ikramları da hayır demeden mideye götürmüştü. İlk defa yolculuk esnasında bu kadar yiyen birini görüyordum.
"Baştan söyleyeyim kusarsan yanında olmam." ağzına attığı son cips kırıntısını da yedikten sonra bana döndü.
"Senden böyle bir şey istemeyeceğim...hem kusmak gibi bir niyetim yok."
"İyi o zaman" önüme dönüp Çınarın yarattığı çevre kirliliğinden uzaklaştım. Yanıma aldığım kitabımı açıp okumaya başladım. Ki bu çok rahatlatıcı olmuştu. Etrafımdakileri duymaz hale geliyordum.
"Maviş..." Çınarın dibime kadar gelip seslenmesiyle irkildim.
"Hmmmm" dedim gözümü kitabımdan ayırmadan.
"Maviş..." yine mızmızlanmaya başlamıştı.
"Ne var " yüzüne bakıp ofladım.
"Galiba...kusucam"
"Annen miyim ben senin elinden tutup lavaboya götüreyim..." dedim. Hala yüzüme bakıp bayılacakmış gibi hareketlere yapmaya başladı.
"Götürmek zorundasın." dedi kendinden emin bir tavırla.
"Nedenmiş o"
"İddia borcun var...ve bunu yaparsan son bulucak." ah benim belalı başım. Ne büyük işlere kalkıştın sen.
"Oldu olacak tuvaletini de yaptırayım. " artık burama kadar gelmişti.
"O kadar da değil...ama biraz daha durursam üzerine kusucam." bir eliyle ağzını kapatıp iğrenç iğrenç öğürmeye başladı. Lanet olsun nerden çıktı bu başıma.
"Yürü hadi..." kolundan tutup ayağa doğru kaldırdım.
"Afedersiniz...lavabo ne tarafta" yakınımızda duran hostes kızlardan birine sordum. Biri bizimle gelip yolu gösterdi.
"Teşekkürler" demeye kalmadan kız çoktan gitmişti. Ne görgüsüz şeydi bu.
Çınarla birlikte lavaboya girdim. O yediği tüm zıkkımları boşaltırken ben burnumu tıkadım. Hayatımda bırakıldığım en zor durumlardan biri olmuştu bu."Bitti mi" elimi burnumdan çektim ve suyun sesini duydum. Demekki bitmişti.O tarafa bakamazdım çünkü benimde midem hemen bulanırdı buna emindim.
"Peçete verir misin?" diye sorunca etrafıma bakındım. Dolabın kenarında duran tuvalet kağıdını koparıp Çınara uzattım. Kafasını kaldırıp aynaya baktığında göz göze geldik. İlk defa bir şey demeden durdum. Daha sonra arkasını dönüp bana baktı.
"Teşekkür ederim." işte dili açılmıştı Çınar beyin.
"Önemli değil...iddia borcu bitti mi?" diye sordum. İki adım atıp yakınlaştı.
Vereceği cevap ya evet ya da hayırdı. Bu kadar yakınımda olmasının ne anlamı vardı."Sen bitti diyorsan bitmiştir."
"Bana kalsa çoktan bitmişti." dedim ve kapıyı açıp dışarı çıktım. Arkamdan geliyor mu gelmiyor mu umursamadım. Yerime geçip oturdum.
*************
Karşıdan gelen babamı görünce içimi bir heyecan kapladı. Babam hiç değişmemişti. Hafif ağarmış saçları ışıl ışıl parlayan koyu kahverengi gözleri hala aynıydı. Onunla görüşmeyeli baya olmuştu. Hatırladığım kadarıyla bir seneyi çoktan geçmişti. Çınarı arkada bırakıp valizleri taşıma gorevi verdim. Buraya kadar peşimden geldiyse bunlara da katlanacaktı. Bana doğru yaklaşan babama koşar adımlarla gittim. Ve kollarımı iki yana açıp sarmaladım. Onu görünce tüm içimde biriktirdiğim kırgınlıklar yok olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN BOZAN
RomanceSize hayat gibi bir oyundan bahsedeceğim. İstemeden başrolünü aldığım bir oyun. Karşıma çıkan her şeyin bir tesadüf olmadığını anladığım zaman kendimi bu oyunun içerisinde buldum. Her oyunda olduğu gibi bu oyununda bir rakibi ve kurbanı vardı. Peki...