Geldiğimiz yer Buket'in de söylediği gibi yeni açılış yapan bir kulüptü. Kapı girişinden bunu anlayabiliyordunuz siyah beyaz balonlar ve renkli ışıklandırmalar. Kulübün ismi ise sadece Z bu kadar. Adamlar düşünmeye hiç gerek duymamışlar ve harflerin sonunu getirmişler. Kuzey bizi içeri götürürken kısa bir kimlik kontrolünden geçtik. Yeni olduğu için bu tür şeylere daha çok dikkat ediyorlardı.
İçeri girip adımımı attığımda o adımı atmamış olmayı diledim. Burası fena halde doluydu sanırım herkes bugünü bekliyordu. Tahminimce yeni açılmanın şerefine bazı şeyler bedava olmalıydı.
"bu taraftan."Kuzey öne geçip bize rehber oldu. Daha az kalabalığın olduğu bir yere götürürken bile etrafımdaki insanlara çarpıp durdum. Tabi kimse buna aldırış etmedi herkes kendi aleminde müziğe uygun dans ediyordu. Herkes ayakta olduğu için oturan kişilerin sayısı azdı ve bizde onlardan sayılırdık. Hep beraber boş olan bir yere geçip oturduk. Puf koltuğa otururken neredeyse içine gömülüyordum.
"buraya sık sık gelecekmiş gibi hissediyorum ortam tam benlik."dedi Buket etrafına göz gezdirmeye başladı.
"bensiz gelemeyeceğini söylemeliyim."diye karşılık verdi Kuzey.
"Ahh tabi yalnız gelemeyeceğimi biliyorum."derken Buket'in bakışları bana çevrildi. Sadece ikisini izliyordum. Onların bir araya gelmesinde işe yaradığımı hatırlayarak mutlu oldum kendimce.
"Hadi dans edelim"
"Hayır ben böyle iyiyim."diye elimle geri çevirdim.
"Sana biraz ısınma süresi veriyorum sonrasın da dans da edeceksin ve kendin de geçeceksin."derken işaret parmağını bana doğru salladı. Sonra Kuzey'e döndü.
"Senin itiraz etme şansın hiç yok hadi gel."
"Eh öyle görünüyor gelmek istemediğinine emin misin?"ayağa kalkarken yüzünü bana döndü.
"Burada sonsuza dek oturacak değilim birazdan kalkarım siz beni dert etmeyin."diye ikisine de teminat verdim. Ama yerimden kalkmayı hiç düşünmüyordum.
Buket bana göz kırpıp Kuzey'i de elinden tuttuğu gibi kalabalığın arasına karıştı. Tek başıma kalınca biraz dans eden çiftleri izledim. Ortalıkta servis dağıtan garsona işaret verdiğim de bana doğru geldi. Elinde tuttuğu tepsinin üzerinde duran koyu renkteki içeceklerden birine uzandım.
"Bunlardan alabilir miyim?"çok nazik bir şekilde istediğimde garson bana bakıp gülümsedi.
"Tabi afiyet olsun."
"Teşekkürler" dedim. Az önce geldiği yöne doğru ilerleyip gözden kayboldu. Elime aldığım içeceği şöyle bir gözümle taradım. Daha önce içmediğim bir şey olduğuna emindim ama bana göz kulak olacak arkadaşlarım vardı yanımda. Tabi dans etmeye dalıp beni unutmadıkları durumda. Şu an tam ihtiyacım olan şeydi. Daha fazla incelemeden içeceği alıp ağzıma götürdüm ki bir yudum aldığımda biri elimden çekip aldı. Karşım da Çınarı gördüğüm de şaşırmadım burada olacağını az çok tahmin etmiştim ama bu halde değil. Üzerinde kırış kırış bir gömlek darmadağın saçlar ama parlayan yeşil gözleri yine her şeyi gölge de bırakmıştı. Onu bu halde görmeyi beklemiyordum. İçimde bir şeyler harekete geçti. Dikkatimi başka bir yöne çevirmek için uğraşmadım.
"ne yaptığını sanıyorsun?"
"yanlış... soru bu değil asıl sorun şu olmalıydı bana bir açıklama borçlusun? Bunu neden yaptın gibisinden daha iyi değil mi?"diye sordu. Tekrardan özür dilememesine sevindim. En azından işe yaramadığını anlamıştı.
"Cevabını başka biri verdiyse tekrar almanın bir anlamı yok."az önce elimden kaptığı içeceğimi geri almak için uzandım. Biraz daha uzağa kaçırınca sinirlerim zıplamaya başladı. Bunu inadıma yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN BOZAN
RomanceSize hayat gibi bir oyundan bahsedeceğim. İstemeden başrolünü aldığım bir oyun. Karşıma çıkan her şeyin bir tesadüf olmadığını anladığım zaman kendimi bu oyunun içerisinde buldum. Her oyunda olduğu gibi bu oyununda bir rakibi ve kurbanı vardı. Peki...