Güne geceden kalma haliyle başlamıştım. Uykusuz yorgun ve halsiz hissettiklerim bunlardan ibaretti. İncinmiş duygularımı saymıyordum çünkü onlar bir kenarda sırasını bekliyorlardı. Yataktan kendimi zorla kaldırdığımda annem çoktan uyanmıştı. Banyoya girip sıcak suyun altında duşumu aldım. En azından bedenim yorgunluğunu atlatmış oldu. Dün gece annemin odasında uyumuştum ve kendi odama uğramak istemiyordum. Bana her şey onu hatırlatacak... Eskiden olsa böyle düşünmezdim ama şimdi ki odam da onun geride bıraktığı hatırası vardı. Ve ben oraya adımımı atar atmaz o günü hatırlayacaktım mutluluktan uçtuğum o günü.
Bornozuma sımsıkı sarılıp koridora çıktım. Yanımda getirdiğim valizlerim aynı yerinde kapı girişinde duruyordu. Birini yere indirip dizlerimin üstüne çöktüm. Hiçbir dağınıklığa sebep olmadan elime ilk geçen pijamalarımı aldım nasıl olsa artık evimdeydim ve gitmem gereken bir okul veya bir buluşma yoktu. Tüm gün bunların içinde kalıp tv izleyebilir kitap okuyabilirdim. Bütün gerçeklikten uzaklaşabilirdim.
"uyandın mı?"arkamı döndüğümde annem mutfak önlüğüyle karşımda duruyordu.
" Sen işe gitmedin mi?"diye sordum. Valizi olduğu yere bırakıp ayağa kalktım.
"bugün cumartesi yarın da pazar biliyor musun artık hafta sonları çalışmamaya karar verdim."dedi. Bu değişimin ardında ki sebebi merak etmedim değil ama sormadım da.
"buna sevindim."dedim sadece.
"bu yüzden kahvaltı hazırladım giyin ve hemen gel."
"tamam hemen geliyorum."deyip gitmek için odama doğru yol aldım.
"bir dakika tatlım?"annemin sesiyle olduğum yerde durup arkamı döndüm.
"şey sabah kapıcı uğradı sana ait bir eşyanı dışarıda unuttuğunu söyledi ve buraya getirdi...üzerinde ismin yazıyormuş bende aldım ve odana bıraktım."
"Aceleyle yapmış olabilirim ama şimdi bakarım."dedim. Bana gülümseyip mutfağa geri döndü. Neyi unutmuş olabilirdim ki evden çıkarken her şeyi almıştım taksiden inerken de aynı şeyleri evin önüne kadar taşımıştım. Belki dalgınlığım sırasında gözden kaçırdığım bir şey olabilirdi.
Odamın kapısını açıp içeri geçtim. Kalın perdelerin çekili olması giyinmek için odanın diğer tarafına uzanmamı gerektirmedi. İçerisi biraz karanlık olsa da üstümü giyinmek için yeterince açıktı. Pijamalarımı giydikten sonra perdeyi açmak için pencerelere doğru uzandım. Her iki tarafı da içeriye güneşi alacak şekilde açtım. Gözlerim odaya girerken fark etmediğim bir şeye takıldı. Unuttuğum eşyam...Ben bu eşyayı unutmamıştım bilerek ardımda bırakmıştım çünkü artık bana ait olmasını istemiyordum. Lunaparkta benim için aldığı kocaman ayı kapının kenarında bana sırıtıp duruyordu. Çok komik senin her şeye rağmen gülmen çok komik. Yanına gidip kucağıma aldım ve yatağıma oturtturdum.
"oturmayı o koca popunu bir yere yaslamayı çok seviyordun değil mi bunu neden benim olduğum yerde yapıyorsun?"diye ayıcığa sövdüm. Siyah boncuk gözleri benimle iletişime geçti.
ben sadece bir oyuncağım nereye koyarsan orada dururum.
"hıhı baban da öyle diyordu peki ne oldu seni buraya getirip kaçtı?"dedim. Çınardan bahsettiğimi gayet iyi biliyordu ve sustu. Uzanıp boynunda ismimin yazdığı kağıdı elime aldım. Arkasını çevirdim oraya da bir şeyler karalanmıştı. Dün telefonuma defalarca kopyala yapıştır yöntemiyle gönderilen mesaj.
özür dilerim özür dilerim özür dilerim...
İşte bunu yaparak bu sözcükleri basitleştiriyordu. Bu okulda öğretmenin tahtaya yazdığı yazıyı deftere geçirmek gibi bir şeydi. İçinde ne bir duygu ne de kendince bir şeyler olurdu. Sadece yazman gerektiği için yazardın çünkü yazmazsan sınavda bomboş bir sayfayla baş başa kalırdın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN BOZAN
RomanceSize hayat gibi bir oyundan bahsedeceğim. İstemeden başrolünü aldığım bir oyun. Karşıma çıkan her şeyin bir tesadüf olmadığını anladığım zaman kendimi bu oyunun içerisinde buldum. Her oyunda olduğu gibi bu oyununda bir rakibi ve kurbanı vardı. Peki...