Bölüm 8

4.6K 236 0
                                    

Bu pazar havanın güneşli oluşu bende dışarı çıkma isteği uyandırıyordu. Gözlerimi açıp saate baktığımda saat yeni on olmuştu. Sevil'i uyandırmadan yataktan kalktım. Dolaba girip eşofman takımını çıkarttım. Günün güzel başlaması için spor yapmayı deneyecektim. Sadece deneyeceğim yapmak gibi bir niyetim yok. Telefon ve kulaklığımı alıp kapıdan sessizce dışarı çıktım. Adımı mı atar atmaz dışarıdaki temiz havayı içime çektim. Hızlı adımlarla sahile doğru yürüdüm. Deniz manzarası her zaman iç açıcıydı. Kulaklığımı takıp bangır bangır dinlemeye başladım. Evden buraya kadar yürüdüğüm için şimdi şimdi bir kaya parçasının üzerine oturmuş denizi ve uçuşan martıları seyrediyordum. Telefonum ötünce ekrana baktım.

Çakma Deoman=

Neredesin napıyorsun ;)

Oldu olacak nüfusuma geçiricem gel yanıma deseymiş.

Uyuyorum evin içinde ses yapma.

Küçük bir yalandan zarar gelmezdi. Hatta küçük bile değil ufacık bir yalandı bu. Cevap gelince tekrar ekrana baktım.

Çakma Deoman:

Sanki ben evin içinde tepiniyorum.

Çınar'dı bu bir başkası değil her şey beklerdim. Cevap vermedim bu sefer.

Mesajıma cevap ver yoksa.

Buna da cevap yazmadım. Müziğimi açıp dinlemeye devam ettim. Telefon çalmaya başladı. Ekranda Çınarın komik yüzünü görünce sessiz alayım diye düşündüm. Ama bu sefer daha da ısrarcı olacaktı. En iyisi yalana biraz daha yalan katmak.

"Ne var uyuyorum dedim ya aramasana" bir elimi ağzıma götürüp kısık sesle konuştum.

"Sen onu külahıma anlat şuan napıyorum biliyor musun?" dedi.

"Bundan banane" diye karşılık verdim.

"Napıyorsun diye sorsana" deyince ofladım.

"Sormadan söylesen olmaz mı?" dedim.

"Öyle tadı kalmıyor hadi sor." dediğinde "napıyorsun?" diye sordum en bıkkın halimle.

"Söylemekten vazgeçtim. Arkanı dönde gör napıyorum." dedi. Anında oturduğum yerden kalkıp arkama baktım. Tam karşımda duruyordu. Eğer tanımasam zengin sporculara benzetirdim. Sıfır kollu tişört giymişti ve bu da kol kaslarının ben burdayım deyişiydi. Beyaz kulaklıklarını boynuna aşmıştı. Ben ona baka kaldığımda yine tek kaşını kaldırıp sırıttı.

"Bana bakmaktan vazgeç yoksa buralar senin salyanla dolup taşacak." dedikten sonra kendimi hemen toparladım.

"Beni takip etmeyi ne zaman bırakacaksın?" deyip geri yerime oturdum.

" Bana niye yalan söyledin." yanımda kalan boş yere oturdu.

"Ne yalanı ben mi hiçte bile." yakalanmıştım ama dalgaya aldım.

"Evet sen neymiş uyuyormuşmuş bana yalancı diyene bak." elindeki telefona dönüp kulaklığımı kulağına geçirdi. Açıklamam vardı buna tabi.

"Bak ben aslında yalan söylemem hemde hiç. Ama sana gelince içimdeki şeytan ortaya çıkıyor ve herşeyi saymak istiyorum sana. Bunun içinde küfürleri de sayabiliriz. Nedenini hala keşfetmiş değilim." açıklamamı yaptıktan sonra ona bakıp cevap bekledim. Ama etkiye tepki yoktu. Kolunu dürttüm en sonunda.

"Hey sana diyorum." dediğim de saf saf yüzüme baktı. Sonra kulaklığını çıkarttı.

"Söyle ne diyorsun." dedi. Öküz işte bildiğin öküz o kadar konuşmayı boşuna mı yaptım ben şimdi.

OYUN BOZANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin