Sahnenin tam ortasına sandalye yerleştirip yerini aldı Melda Hoca. Yanında ufak tefek sarışın bir kız kağıt parçalarını tutuyordu. Hocanın yorulmasına hiç gerek kalmayacaktı. Yine aynı şekilde kağıtları bize dağıtıp çalışmamızı ve haftaya teker teker çalışıp oynamamızı söyleyecekti. Tiyatro salonun kapısı bir daha açıldığında herkes gibi merak edip o yöne doğru baktım. Çınar içeri ağır ağır giriş yaptı. Onun da burada olması gerektiği bir an aklımdan çıkıvermişti. Benim olduğum yöne doğru bir bakış attı. İki yanımın da dolu oldugunu bildiğim için hiç hareket etmedim. Bir önümüzdeki koltuklardan boş olan bir yere geçip oturdu. Geçen defa olduğu gibi yanıma gelip çene yapmasından kurtulmuştum bir bakıma.
"Aranız bozuk mu?"diye sordu Kuzey. Bu aralar onunda takıntısı ben ve Çınar olmuştuk . Ne zaman yanında olsam bir fırsatını bulup dile getiriyordu.
"Hayır"dedim. Çok kısa ve net bir cevap vermiştim anlaması ve daha fazla uzatmaması için. Başka bir soru sormamasını bekliyordum verdiğim cevaptan anlamış olmalıydı ki ses çıkarmadan koltuğuna yaslandı. Melda Hoca elinde kağıtlarıyla birlikte ayağa kalktı. Konuşmaya başlamadan önce yanında bulunan aynı kıza birkaç bir şey fısıldadı o da her söylediğini onaylar bir şekilde başını salladı.
"Şuana kadar üzerinde çalıştığımızın oyunların hepsi yıl sonunda gerçekleşecek büyük oyunun bir parçası... şimdi notları çalışmaya devam edin önümüzdeki hafta tekrar seçmeler olacak."deyip sözünü bitirdi. Kağıtları dağıtması için iki görevli öğrenci seçti. Sırayla kağıtlar dağıtılırken Hoca konuşmasına devam etmek için kendisini hazırladı. Bana hiç bitmeyecekmiş gibi geliyordu.
"Bu arada şimdi vermiş olduğum rollerin hepsi sizi denemek için...herkes yeteneğini göstersin."dedi. Çantasını alıp çıkış kapısına doğru gitti. Gözümün önüne doğru tutulan kağıt parçasını alıp yerimden kalktım. Buket'te benimle aynı anda kalktı.
"Sana hangi oyundan rol verilmiş?"diye sordu bir yandan kağıdını incelerken. Ben ise hiç bakmadan almıştım kâğıdı. Elimde tuttuğum kağıt parçasına baktım. Bu iyiydi en azından erkek karekter gelmemişti.
"Bir yaz gecesi rüyası eserinin Hermia'sı...bir kaç diyalog var." Dedim.
"Benim Hamlet..."dedi. Bana gelen role kıyasla onun daha zordu. Beraber merdivenleri inip çıkış kapısına doğru ilerledik.
"Alev... yarın öğleden sonra boş musun?"diye yanımda belirdi Kuzey. Teklifiyle durup kaldım. Benim gibi Buket'in de yüz ifadesi değişti.
"Sonra görüşürüz."deyip yanımdan ayrılıp kapıdan çıktı. Tekrar Kuzey'e döndüğümde arkadan Çınarın geldiğini fark ettim. O bu işe karışmadan cevabımı versem iyi olacaktı.
"Olabilir...yarın bir planım yok."dedim. Bana bakıp gülümsedi. Cevabım onu memnun etmişti sanırım. Cebinden telefonunu çıkarttığında numaramı isteyeceğini anladım. Ve hemen numaramı söyleyiverdim çünkü bize yaklaşan tehlike benim planımı mahvedebilirdi.
"Haberleşiriz sonra benim gitmem lazım."deyip apar topar kapıdan çıktım. Koridorda koşturarak ilerleyip kendimi dışarı attım. Derin bir nefes alıp içime çektim. Beynime giden oksijenle düşünmeye başladım. Neden kaçıyordum ki ben. Çınar benim hayatıma karışamazdı ki üstelik ben onun hayatına hiç karışmıyorken. Yine de tedbirli olmalıydım daha önce yaptığı gibi Kuzey'i benden uzaklaştırabilirdi.
"Hey...beni bekle."diye arkamdan seslenen Çınarın sesiyle duraksadım. İyisi mi onunla konuşup bu konuyu halletmekti. Çıkış kapısına kadar gelmişken arkamı dönüp Çınarın bana doğru gelişini izledim. Üzerinde kapşonlu yeleği altında lacivert kot pantolonu vardı. Giyiniş tarzından hoşlanmaya başlamıştım. Ya da ne giyse yakışıyordu diyebilirim. Kendimi beklenen soruya hazırladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN BOZAN
RomanceSize hayat gibi bir oyundan bahsedeceğim. İstemeden başrolünü aldığım bir oyun. Karşıma çıkan her şeyin bir tesadüf olmadığını anladığım zaman kendimi bu oyunun içerisinde buldum. Her oyunda olduğu gibi bu oyununda bir rakibi ve kurbanı vardı. Peki...