Yıl sonu gösterimiz için herkesin rolü belirlendikten sonra bir kez daha tiyatro salonunda toplanmıştık. Artık herkes kendi rolünü bildiği için çalışmalara başlayacaktı. Hafta içi yine tiyatro salonuna gelip birkaç kez çalışma yapacaktık ama artık eskisi kadar sıkıcı olmayacaktı. Artık oyun bir kağıt parçasından ibaret olmaktan çıkmıştı. Herkes kendi partneriyle konuşmaya başlarken ben yalnız başıma koltuğuma gömüldüm. Çınarın geç gelmeleri bizim işimizi zorlaştıracaktı.
"Üzgünüm tek dersim bu olduğu için uyuya kalmışım."pat diye yanımdaki koltuğa oturdu. Yüzüne baktığımda hala uykulu olduğu belli oluyordu.
"Baştan söyleyeyim bu yolda beraber olduğumuz için geç kalmalarına bir son ver. "diye ilk kuralı koydum.
"Öyleyse çalışma yapacağımız günler beni uyandırsan iyi edersin çünkü tek ders için uykudan kalkmam oldukça zor."
"Kabul uyandırma koşullarıma da katlanacaksın öyleyse. "dedim.
"Biraz kibar davranabilirsin bence."başını bana doğru çevirip baktı.
"Kendimce gayet kibarım ama sana karşı olamıyorum elimde değil."deyip avuç içimi gösterdim. Sonra da gitmek için ayağa kalktım. Zamanı iyi değerlendiremeyen Çınar'dı ben değil bu yüzden burada daha fazla oturup beklemenin bir anlamı da olmayacaktı. Sıra sıra koltukların arasından geçip kapıya vardım. Arkamdan geldiğini biliyordum çünkü hala esniyordu. Koridora çıktığımda durup arkamı döndüm. Tam burnumun dibinde durunca geri çekildim.
"nasılsa bugün geç kaldın gidip uyuyabilirsin."
"öyle kolay mı sanıyorsun uykuya dalmak. Her neyse uyandım artık hadi gidip dışarıda deneme yapalım biraz."
"bu halinle çalışmaya kalkarsak ancak senin uykulu beynini uyandırırız." diye söylendim.
"ben çalışmak istiyorum buna hayır diyemezsin."elimden tutup beni koridorda yürümeye zorladı.
"eminim öyledir...sana ayıracağım on dakika var Çınar bu zaman diliminde beni iyi dinle"dediğimde okulun dışına çıkmıştık bile. Merdivenleri inerken elim hala Çınarın elindeydi. Düz yürümeye devam ettiğimizde tam karşıdan Umut ve Buğranın konuşarak bu tarafa geldiklerini fark ettim. Şimdi bu ikisi karşılaşırsa yine tartışmanın ortasında kalacaktım. Çınarın tutmuş olduğu elimi yavaşça çektim.
"kendi başıma yürüyebilirim."bana bakıp yüzünü buruşturdu. Karşıdan gelenleri görmediğini var saysam da o da görmüştü.
"ondan hoşlanıyor musun?"ani gelen bu soru karşısında durup kaldım. Yapmak istediğim buydu ve gerçekleşmişti. Ama Çınardan duyunca çok farklı bir his kaplamıştı içimi. Bir yanım doğruyu söylemek istese de diğer yanım kendime verdiğim sözü devam ettirmekten yanaydı.
"neden olmalısın birinden hoşlanmak bana yasak değil ya."dedim.
"selam ne yapıyorsunuz?" Umut yanımıza geldiğinde bakışlarımı ona doğru çevirdim. Buğra da hemen yanında Çınara doğru bakmaktaydı.
"gösteri için çalışmalara başlıyoruz." diye cevapladım.
"Bugünlük kalsın, keyfim kaçtı."dedikten sonra Çınar yanımızdan ayrıldı. Okulun bahçesinden hızlı adımlarla ilerlerken arkasından baktığımda bu kızgınlığın bana olduğunu anladım.
"Daha sonra görüşürüz." Umutta kuzenin arkasından koşturup ona yetişmeye çalıştı. Tekrar önüme döndüğümde Buğra'nın beni izlemekte olduğunu fark ettim.
"sınıfa geçelim mi?"
"olur."
Az önce geldiğimiz yoldan ilerleyip tekrar okula girdim. Neyse ki Buğra soru soran bir tip değildi bu sayede düşünmek için fırsat bulabiliyordum. Ama aklım Çınarın öylece çekip gitmesinde kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN BOZAN
RomanceSize hayat gibi bir oyundan bahsedeceğim. İstemeden başrolünü aldığım bir oyun. Karşıma çıkan her şeyin bir tesadüf olmadığını anladığım zaman kendimi bu oyunun içerisinde buldum. Her oyunda olduğu gibi bu oyununda bir rakibi ve kurbanı vardı. Peki...