Sevil'in yanından ayrıldıktan sonra kütüphaneye gitmek için okuldan çıkıp yan binaya hareket ettim. Hava biraz rüzgarlı biraz da güneşliydi ama çoğunlukla yağmur yağacak gibiydi. Benim hava durumu tahmin raporuma göre öyleydi. Mart ayının sonuna getirmiştik ve nisan yağmurları bu yıl daha erken kendini göstermişti. Önümüzdeki haftadan sonra yanımda şemsiyemi taşımaya başlamalıydım yoksa geçen sene olduğu gibi gribi hemen kapardım.
Ek binanın kapısına vardığımda otomatik kapı kendiliğinden açıldı. neden durup dururken kütüphanenin yerini değiştirmişlerdi ki anlam veremiyordum. Bana göre önceki yeri gayet iyi idare ediyordu bizi her ne kadar rafları tırmanırken söylensem de. Kapınnın üzerine yapıştırılmış kütüphane yazısını görünce kapıyı açıp içeri geçtim. Karşıma çıkan ilk kişi benim güzel dört gözlü arkadaşım Mineydi onu ne zamandır görmüyordum koşarak yanına gidip masasının önündeki sandalyeye oturdum. Kütüphaneyi yenilerken Mine'nin masası ve bilgisayarı da değişmişti artık buraya girdiğimde karşılaşacağım ilk manzara bu olacaktı.
"yeni masan ve bilgisayarın hayırlı olsun arkadaşım naber"deyip göz kırptım. Yine aynı şekilde bilgisayardan başını kaldırıp bana baktı. Vay canına gözünde artık o koca pencereli gözlükler yoktu yerini lense bırakmışlardı. Bunca zaman bu gözlerinin bal rengi olduğunu fark etmeden gezmem de benim gözümün kör olduğunu gösteriyordu.
"çok daha iyim şu kütüphane değiştiğinden beri sen nasılsın?"dedi ellerini masanın üzerinde birleştirip bana bakmaya devam etti.
" iyim de gözlerinin rengi harika neden daha önce lens kullanmıyordun?" dirseğimi masaya dayayıp Mineyi yakından inceledim. Gerçekten çok farklıydı şuan.
"bunun için birkaç kez tedavi gördüm ve sonunda oldular. yakışmış mı?"dedi bana bakarken gözünün içi gülüyordu sanırım daha önce böyle iltifat almamışdı.
"fazlasıyla yakışmış "diye söyledim. bir kaç defasında kütüphanede olmama sebebi buymuş demek. Tabi kim öyle sürekli gözlük takmaya devam eder ki. Mecburî sebebpler dışında.
"çok teşekkür ederim."deyip tekrar kaldığı yerden bilgisayarına geri döndü.
" o zaman ben yeni kütüphaneyi gezmeye başlayayım" dediğimde başını salladı. Çantamı masaya bırakıp yerimden kalktım. daha önceki kütüphane odamızdan gayet büyük olan bu yerde kendimi kaybetmemeye özen göstermeliydim. Artık bura benim yeni mekanımdı. Yenilenen dolap şeklinde rafların arasından geçip ilerlemeye devam ettim. Yine etrafta kitapların o bilindik güzel kokusu dolaşıyordu. hemen önümde ki rafın arkasından konuşma sesleri duymaya başladım. dinlemekten ziyade gezmeye kaldığım yerden devam edecektim ki elime aldığım bir kitapla arkadaki iki kişi rafın arkasından bana göründü. karşımda Pelin'i görünce şaşırmadım ama onun karşısındaki kişinin Çınar olduğunu görünce şaşırmıştım. Elimde tuttuğum kitabı sertçe yerine bıraktım burası kütüphane aşk yuvası değil ki geldiğim yönde ilerleyip Minenin yanına gittim. Çantamı alıp hiçbir şey yapmadan kütüphaneden çıktım.Sinirlerim bozulmuştu Çınarı ne zaman görsem sinirlerim bozuluyordu zaten. "Bir defasında da yalnız takıl her zaman etrafında bir kız bulunmak zorunda mı ama yok bu Çınar ve onun Asu'su bitmez Pelin'i bitmez kalbi açık pazar olmuş resmen giren çıkan belli değil."kendi kendime söylenerek yürümeye devam ettiğim de bir kahkaha koptu yakınımda bir yerde. Hemen yanımda duvara yaslanıp duran Kuzey'i fark ettim. Bana gülen oymuş demek harika...
"Kalbi açık pazar olmuş ha tam Çınara göre bir tabir..bu cümleye bayıldım daha önce hiç kimseden duymamıştım."diyerek yanıma geldi.
"Dalga geçme sende görüyorsun yaptıklarına baksana."diye söylendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN BOZAN
RomanceSize hayat gibi bir oyundan bahsedeceğim. İstemeden başrolünü aldığım bir oyun. Karşıma çıkan her şeyin bir tesadüf olmadığını anladığım zaman kendimi bu oyunun içerisinde buldum. Her oyunda olduğu gibi bu oyununda bir rakibi ve kurbanı vardı. Peki...