Aklımdan geçen başıma geliyordu. Bundan böyle düşünmesem daha iyi olacak gibiydi. Çınar buraya bizden önce dönmüştü ve o zamandan bu yana birkaç gün geçmişti. Konuşmadığımız için mi bilmiyorum ama buradan kaçma isteği uyanmıştı içimde. Sevil beni işaret ettiği zaman iş işten geçmiş gibiydi. Çünkü annem benden önce davranıp o yöne doğru gitmişti. Hiçbir seçeneğim olmadığı için aynı şekilde annemi takip ettim. Çınar üzerinde spor kıyafetleriyle gayet rahat bir şekilde karşımda duruyordu. Yeşil gözler üzerimde gezinmeye başladığında bakışlarımı kaçırdım. Annemle konuşmaya başladıklarında ben Çınarın yanında sakince duran kızı inceledim. Yaşı bizden küçük olmalıydı ki dışarıdan öyle gösteriyordu. Ufak tefek çıkartmalarda rastladığımız tatlı kız karekterlerine benziyordu. İri yuvarlak gözleri kıvır kıvır sarı saçları fazlasıyla tatlıydı.
"Alev bak bu Çınar'ın küçük kız kardeşi" Sevil'in kızı bana tanıtmasıyla biraz şaşkınlık geçirsem de çaktırmadım. Onun bir kız kardeşi mi varmış yani. Bundan hiç bahsetmemişti.
Elini bana doğru uzattı."Ben Ece"
"Memnun oldum." deyip gülümsedim. Karşılık olarak samimi bir gülümseme aldım. Sanırım abisi gibi konuşkan değildi. Ve bu da iyi bir şeydi.
"Bizimle birlikte filme gelmeye ne dersiniz?" diye soran kişi benim annemdi. Ona dönüp baktığımda hiç oralı olmadı.
"Ben sizden önce teklif ettim ve biletler hazır...geriye kalan içeriye girmek." Sevil ve annem tam anlamıyla beni çıldırtmak mı istiyorlardı. Benim fikirlerimi sormadan istediği kişiyi planımıza dahil ediyorlardı. Oysa bugünün çok güzel geçeceğini söylemiştim. Doğrusu ben değil içimdeki ses bunu söylemişti ben sadece aracı olmuştum.
"Tamam siz içeri geçin ben mısırları alıp geliyorum." dedim biraz zaman kazanmak için. Annem cüzdanını uzattığında geri çevirdim. Bunu yapacak kadar param vardı. Onlar içeri girerken bende mısırların satıldığını standa geldim.
"Beş paket olsun." dedim standın arkasında çalışan adama. Başını sallayıp paketleri hazırlamaya başladı. Bende ayakta durup beklemeye başladım.
"Burada olmam seni rahatsız mı ediyor?" bir anda yanımda beliren Çınarı görünce şaşkına döndüm. Bugün şaşkının tekine dönmüştüm zaten.
"Hayır... Sadece şaşırdım." dedim sakince. Normalde bu kadar sakin konuşmazdım onunla.
"Ayağın nasıl?" diye sordu. Aramızda bu kadar tuhaf bir konuşma geçmesi sinir bozucu olmaya başlamıştı. Birilerinin eski haline dönmesi gerekiyordu acilen.
"Çok kötü bir eğitmensin ama yardımın sayesinde hala yürüyebiliyorum." dedim. Yüzünde beliren gülümsemeye karşılık bende güldüm. Ardından mısır paketlerimizi alıp içeriye girdik. İçerisi çoktan dolmuştu bile. Unuttuğum tek şey Sevil'in hangi filme bilet aldığını sormaktı ama artık bunun bir önemi yoktu. Ne çıkarsa şansıma diye izlemek mecburiyetindeydim. Annem Sevil ve Çınarın küçük kardeşi yerlerini almıştı. Ortalarda bir yer seçtikleri için daha iyi izleyebilecektik filmi. Herkesin mısırlarını tek tek dağıttıktan sonra annemin yanındaki boş yere oturdum. Çınar bir müddet ayakta durup etrafına bakındı.
"Bir sorun mu var?" diye sordum. Tepemde dikilip durması canımı sıkıyordu. Aniden yanıma oturup arkasına yaslandı.
"Ne bileyim filimden korkma bahanesiyle benden yararlanmak istersin diye etrafta boş yer arıyordum." sözleriyle şoka girdim. Ben ondan yararlanacaktım öyle mi?
"Korkudan ölsem de senin yanına yaklaşmam." dediğimde eli göğsüne gitti.
"Bu çok koydu...ama eminim benim dediğim olacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN BOZAN
RomanceSize hayat gibi bir oyundan bahsedeceğim. İstemeden başrolünü aldığım bir oyun. Karşıma çıkan her şeyin bir tesadüf olmadığını anladığım zaman kendimi bu oyunun içerisinde buldum. Her oyunda olduğu gibi bu oyununda bir rakibi ve kurbanı vardı. Peki...