27. Bölüm: Konuşmama inadı

633 20 1
                                    

Bir sürpriz ile uyanmıştım. Annem Kaan için özel öğretmen tutmuştu. Onu şimdiden sınava hazırlamaya başlayacaklardı. "Esil kapıya bak ,kızım!" Annemin uyarısıyla hızlıca kapıyı açtım.

"Buyrun?" dedim yakışıklılıkta çığır açmış adama. "Çiçek Paksoy?" Ah, bu Kaan'ın öğretmeni miydi? Bu öğretmen miydi? Bu insan mıydı? Çok yakışıklıydı. Gözlerimi kahverengi gözlerin diktim ve elimi uzattım.

"Ben, oğrenciniz Kaan Paksoy'un ablası Esil Paksoy." Adam elimi sıkarken hâlâ kapının önünde olduğumuzu idrak ettim ve kapının önünden çekildim.

Adama elimle içeriyi gösterip kapıyı kapatacaktımki gözüm Endam teyzelerin bahçesindeki Ece'ye kaydı. Beni görünce kapıyı kapatmadan yetişti. Kaş gözle bana adamı sorduğunu anlamıştım.

"Hoş geldiniz. Kaan'ı çağırayım," dedi annem. O da çıkacaktı. Demekki beklediği Kaan'ın öğretmeniydi. "Bu arada adım Aydın. Aydın Cevher," dediğinde sıcak bir şekilde gülümsedim. Kendime engel olamayarak bir soru yönelttim Aydın hocaya."Yanlış anlamazsanız...kaç yaşındasınız acaba? Yani...çok genç görünüyorsunuz da. Yani hani öğretmensiniz ya, o yüzden sordum," diye toparlamaya çalıştım.

Test kitabını açarken gülümsedi. "Yanlış anlamadım merak etme. 25 yaşındayım. İkinci atanmamı yaşadım ve okullar açılınca işe başlıyorum."

"Maaşallah," diyen Ece'nin kolunu dürttüm. Rezil ediyordu bizi. Annem sonunda Kaan ile aşağı indiğinde teşrif ettiğinde Aydın hoca ayağa kalktı.

"Ben Aydın Cevher. Sizde öğrencim Kaan Bey olmalısınız?" Kaan'ın bu mumamele hoşuna gitmiş gibi güldü. "Evet, bende çok memnun oldum hocam." İkiside ders çalışacakları masaya oturdular.

"Sizin işiniz biraz zor ama-" dedi Kaan'ı kast ederek ama Aydın hoca lafını böldü. "Ben anlaşacağımızdan eminim."

Annem çıkınca Ece ile bende salak gibi koltuğa oturmuş sanki bir şey konuşuyormuş gibi yaparak Aydın'a bakıp çekiştiriyorduk.

"Evli mi sence?" dedi bana. "Yüzüğü yok," diye yine kendisi cevapladı. "Ece sen kaç yaşındasın?" dedim kınayarak. "Sana mı kalsın istiyorsun?" Konuşma farklı yerlere gitmeye başlamıştı. "Yo benim Uzel'im var," diyemediğim için omzumu silkmekle yetinmiştim.

Telefonundan bir şeyler yapmaya başladı. "Ne yapıyorsun?" dedim. "İnstagramını buldum. Dur sana da atayım."

"Atma ya boş ver," derken bir anda telaşla ayağa kalkıp "Eyvah!" dedi. Aydın hoca ve Kaan'ın bakışlarından kaçmak için kolundan tutup bahçeye çıkardım Ece'yi. "Neden bağırdın?"

Bana telefonunun ekranını gösterdi. Mesajı bana değil ağabeyine atmıştı. Aydın hocanın instagram sayfasının bağlantısı ve altında da "ateş ediyor baksana. Gerçekte daha yakışıklı ama şanslıyız" yazıyordu.

"Ece ne yaptın sen ya?" dedim panikle. "Hemen sil!" Ece hemen silmek için harekete geçti ve bir kez daha "Eyvah ne yaptım!" diye bağırdı. "Yine ne oldu?" dedim korkarak. "Kendimden sil yaptım Esil! Bittik!"

Ya hayır ya. Sadece yakışıklı bulmuştum ben. Instagramını bile istememiştim ki. Boşuna benimde başıma yanacaktı şimdi. "Aha arıyor! Arıyor Esil ne diyeceğim!"

"Ece bak sakın mesajı Esil'e atıyordum deme ne olur brni karıştırma ya."

"A-açamam ben bunu. Kime atıyordun deyince ne diyeceğim?" deyip telefonu yere attı. Gözlerimi devirip eğilip aldım. "Uzel zaten evde değil mi? Aç gelir falan."

"Yok. O yemekten beri babamla konuşmuyorlar. Başka yerde kalıyor." Nerede? Evinde miydi? Öyleyse bana niye söylememişti bu? Tekrar ısrarla çalmaya başlayınca "Aç aç," dedim. Kaçışı yoktu. Bari benide yakmasaydı.

AŞKTAN ÖTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin