(Merhaba sevgili okurlarım. Kitabın ilk bölümleri biraz acemice yazılmış olabilir fakat ilerledikçe değişimi de fark edeceksiniz. Bu kitap benim ilk yazdığım ve bende yeri çok ayrı olan bir kitap. Kitabın birinci bölümünde Hazal ve Çağrı üzerinde daha çok hikayenin döndüğü , ikinci kısmında ise Sarp'ın başrol olduğu bir işleyiş okuyacaksınız. Kitabın üçüncü bölümü ise burada değil profilimde ayrı bir kitap olarak yayınlanmaktadır. Başrol ileri ki bölümlerde tanıyacağınız Asaf olacaktır. Karakterlerin hayatınıza ve zihninize dokunacağına inanıyorum. Yeni gelen okuyucularıma 'hoş geldin' , daimi okuyucularıma da 'iyi ki geldin' diyorum. Sizleri seven amatör yazarınız Tuğba. )
Bugünlerde ben adsız bir özlemim.
Yağmur yemiş bir deniz gibiyim .
Atilla İlhan
Bazen aptal bir kuş olur çırpınır yüreğin . Bazen yırtıcı bir hayvan olur içten içe parçalar seni . Sen ise içinde ki yenilginin yükü altında kalırsın.
Ağır olan adımlarımı sıklaştırdım. Bu ıssız sokağa nasıl girmiştim hala bir anlam veremiyorum. Oysaki sabah ne güzel uyanmıştım güne. Sert ve uğultulu esen rüzgara karşı biraz daha sokuldum montuma.
Saçlarım alnıma savruldukça görüş alanımı kapatıyordu . Montumun İliklediğim düğmelerinden vücuduma sızmak için çabalaması da cabası ..
Rüzgarın benimle derdi neydi böyle !
Arkadan gelen kırılma sesiyle o tarafa döndüm yönümü ama hiç bisey yoktu. Tekrar adımlamaya başladığımda bu sefer ayak sesleri duyulmaya başladı. Issız ve sadece yanıp sönen sokak lambasının aydınlattığı bu sokak oldukça ürkütücüydü. Duyduğum ayak sesleri beni olduğum yere çiviledi. Ben durunca seste bir müddet sonra kesildi. Arkamı dönüp bakamayacak kadar korkuyordum. Ama bu cesaretimin önüne geçemezdi.
Bir anda hızlıca arkamı döndüm . Sokak bomboştu. Kendi ayak seslerimin mi yankısıydı yani. Ahh olmaz. Aylardır mesaj atıp bana emirler yağdıran takıntılı manyak sinirlerimi alt üst etti. İyice kuruntu yapmaya başladım sanırım. Arkamı dönüp tekrar yürümeye başladığımda yine o ayak sesleri duyulmaya başladı. Kendi kendime "sadece yankı" deyip sakinleştirmeye çalışırken ayak sesleri daha da hızlanmaya başlamıştı.
" Bu kadar da olmaz herhalde." Diye düşünürken bir şeyin bana doğru koştuğunu fark ettim. Arkama bakmadan bende koşmaya başladım. Durup bana doğru gelmesini bekleyecek kadarda cesaretli olamazdım. Ara sokaklardan bir başkasına girdim bu seferde. Diğeri kadar olmasa da buda ürkütücüydü. Ben hala koşmaya devam ederken artık ayak sesleri duyulmuyordu .Bu sokaktan çıkmak için bir yandan dua ederken bir yandan da buraya girdiğim için kendime küfürler yağdırıyordum.
Hızımı alamamış bir sokak direğine çarpıp yere düşünce durabildim . Düştüğüm yerde kafamı kaldırıp çarptığım direğe küfür etmek için ağzını açacakken beni susturan sokak lambasıyla açık kahve renginden kırmızıya dönen bir çift kızıl göz karşıladı.Gözlerini ayırmadan hareketlerimi inceliyordu. Ayağa kalkıp üzerimi silkeledim . Ve tam karşına geçtim. O ise sanki çok önemli bir işe konsantre olmuş gibi beni izliyordu. Soğuk ve boğuklaşan sesimle ;
" Şeyy.. özür dilerim yani çarptığım için seni görmedim. "
O ise ifadesizce beni dinliyordu tek hareket eden şey gözleriydi.
Cevap vermeyince tekrar konuşmaya başladım ;"Ben buradan nasıl çıkabilirim ? "
Hala ifadesiz suratıyla yüzüme bakıyordu. Saçlarının hafif kıvırcık ve kulaklarına kadar uzun oluşu gözlerine ve keskin yüz hatlarına ayrı ve eşsiz bir hava katıyordu. Yüzünü incelemeyi bırakıp konuşmayı sürdürdüm .
"Heyy.. sana diyorum, yoksa sağır mısın yada dilini mi yuttun !"
O ise hala ifadesizce gözlerini gözlerime dikmiş öylece duruyordu.
" Düşündüm de aslında duvardan farkın yokmuş ! "
Deyip tam gidecekken kolunda ki baskıyla arkama döndüm. Kolumdan tutup , sonradan fark ettiğim arabaya doğru sürüklemeye başladı beni .
Ben daha olayın şokundan ne yapacağımı bilemezken arabanın yanına gelmiştik. Elinden kolumu kurtarıp imdat çığlıkları atarken bir yandan da koşmaya başlamıştım ki kollarını belime dolayıp beni bir çırpıda havaya kaldırdı ve arabaya doğru götürmeye başladı.
Ben bağırırken o ise avına konsantre olmuş avcı gibi sessizliğini koruyordu. Son çare tırnaklarımı ellerinin üzerine bastırmaya başladım ama adam da acının zerresi yoktu. Ellerinin üzeri kanayacak biçimde tırnaklarımla çizip bir yandan da "kurtarın beni " diye çığlık atmaya devam ediyordum. Hoş bu ıssız sokakta kime sesimi duyuracaksam ?
Bir çırpıda beni arabaya sokunca kendide oturdu ben kaçma girişiminde bulunurken o ise arabayı çalıştırma derdindeydi. Kilitlediği kapıyı açamayacağımı anladığım da ondan tarafa dönüp ;" Ne istiyorsun benden ? .. Sana diyorum dağ hayvanı ! Bıraksana lan beni"
Sanki kendi kendimle konuşuyordum. Aptal yine cevap vermiyordu. Bu sefer omzunu yumruklamaya başladım . Direksiyonda ki gözlerini bana çevirdi ve ne zaman çalıştırdığını anlamadığım arabayı birden durdurdu. Kafam cama yapışacak sandım bir an. Kollarımdan tutup bedenimi ona doğru çevirdi. O ateş saçan kahve rengi gözlerini gözlerime dikti. Dudağını dahi oynatmadan gözleriyle susmamı emretti. Hiç bir şekilde emir ve yasaklara aldırış etmeyen bir kız olduğum halde sustum.
Sapık mı ? Katil mi ? Ne olduğu belli olmayan bir adamın arabasındayım ve nereye gittiğimizi dahi bilmiyorum. Bu nasıl bir gece böyle , rüya falan olmalıydı. Evet evet kesin rüyaydı. Şimdi gözlerimi kapatacağım açtığımda kendi evimde kendi yatağımda mışıl mışıl uyuyor olacağım. Gözlerimi kapatıp açtığımda yine arabada ve bu herifin yanındaydım. 'Ağlamayacağım , ağlamayacağım ' diye kendimi avutmaya çalışırken gözümden bir damla yaş aktı. Hemen elimin tersiyle sildim .
" Nereye gidiyoruz"
"Kimsin sen "
"Konuşsana lan !"
"Kime diyorum! "
İlk başlarda boğuk çıkan sesim sonradan yükselince yüzü gerilmeye dişlerini sıkmaya başladı. Parmak boğumları bembeyaz olmuş ve tırnaklarımla çizdiğim elinin üzerindeki kan parmaklarına doğru akmıştı. Arabayı aniden durdurdu , kafam ön cama çarpacakken son anda kendimi tuttum. Etrafa bakındığımda ağzım yarı açık ona doğru baktım. Ne yani beni evime getireceğini neden söylememişti ki bu kadar korkmama sebep oldu .
Sonradan aklıma gelen şeyle daha fazla korkmam gerektiğinin farkına vardım . Bu adam benim evimi nereden biliyordu ?
Sesli bir şekilde yutkunup hala ona bakıyordum . O ise önüne. Bir anda bana doğru döndü . Ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Sigara dumanının ardına saklanmış bir ülke vardı sanki kokusunda. Ne saçmalıyordum ben ! Kendi düşüncelerimle boğuşmaktan vazgeçip sesimin titremesine engel olamadan konuştum.
" Yaklaşma"
"Şşş..."
Bu hareketi bile titrememe neden oldu. Sonra dudaklarını aralayıp konuşmaya başladı.
" Bir daha ıssız sokaklara girme . Senin benden başka ıssız sokağın olamaz portakal çiçeği. ."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PORTAKAL ÇİÇEĞİ -HAZAL-TAMAMLANDI
General Fiction*** ...Kendi düşüncelerimle boğuşmaktan vazgeçip sesimin titremesine engel olamadan konuştum. " Yaklaşma" "Şşş..." Bu hareketi bile titrememe neden oldu. Sonra dudaklarını aralayıp konuşmaya başladı. " Bir daha ıssız sokaklara girme . Senin benden b...