"Efendim , şehir girişinde ki depoyu da kundaklamışlar ..."
Asaf dirseğine kadar sıyırdığı kollarını masaya dayayıp ,saçlarının yerine dövmelerin kapladığı kafasını elleri arasına aldı . Son altı ayda bu yedinci kundaklamaydı. Bunu yapanı aylarca aramasına rağmen tek bir iz bulamamıştı . Sanki birileri kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyordu kendisiyle .
Hayatını avucunun içi gibi biliyor ve ne zaman nereyi patlatacağını iyi biliyorlardı . Düşmanı çoktu Asaf'ın ama tanıdığı hiç kimse de bu kadar cesaret olmadığını da biliyordu . Şevket babasından devraldığı bu sahte krallığın gün geçtikçe sallandığını hissediyordu . Zaten başka bir şekilde yok olması imkansızdı . Asaf'ın elinde ki güç o kadar büyüktü ki kendisi bile korkuyordu .Bir kelimesiyle ölecek yüzlerce adam , fişini çekebileceği devlet kurumunda onlarca memur ...
Kafasını kaldırıp en güvendiği adamına baktı . Yıllardır yanındaydı ve bütün sorunlardan onun sayesinde kurtulmuştu . Ama hiç bir zaman kibrinden taviz verip de ona aklındakileri söylememişti .
"Bana bu oyunu oynayanı ölü yada diri bulup ayaklarımın dibine atacaksın Hasan ! Her bir uzvunu ayrı bir depoya asacağım . Eğer bulamazsan o depolarda kendi parçalarını bulursun !"
Hasan derince yutkunduktan sonra Asaf'ı onaylayarak dışarı çıktı . Asaf bakışlarını camdan duvara çevirdiğinde eşsiz manzaraya baktı bir süre. Tahtını kimsenin sallandırmasına izin vermeyecekti .
Odada yankılanan telefon sesi ile elini masanın üzerine atıp sesi susturdu . Kulağına yerleştirdiği telefondan gelen sesle olduğu yerde dikeldi .
"Lanet olası adam ! Nerede kızım ? ! "
Asaf kaşlarını çatarak kardeşinin söylediği kelimeleri yutmaya çalıştı .
"Denizden mi bahsediyorsun sen?"
"Başka kim olacak aptal ! Evin her yerine baktım yok ! Ne yaptın ona !"
Asaf hiddetle ayağa kalkıp telefonu Hazalın suratına kapatıp evinin önünde ki korumalardan birini aradı .
Kendini arayan kişiye bakan adam ellerinin titremesine engel olamadan açtı telefonu . "Asaf bey ..."
Asaf içinde ki canavarı dışarı çıkarmaktan bir an bile tereddüt etmeden konuştu . "Deniz bulunduğunda onun yerine sen ve kapıda ki onlarca gereksiz kaybolacaksınız .Hemde bu gezegenden sonsuza dek . Farkındaysan bulunmaması gibi bir seçenek sunmuyorum size !"
**************
Sarp elinde ki renkli pamuk şekeri biraz daha arkasına saklayarak arabaya doğru yürümeye devam etti . Sağ tarafında gülüşen kadınlara sert bir bakış atıp adımlarını hızlandırarak arabanın kapısını açıp içine bindi . Hemen yan koltuğunda oturan kızın alkış sesiyle kaşlarını istemsizce düzeltip dudağının kenarını kıvırdı .
Asaf'ın kızı olduğunu bilmese onu sevimli bulup sevebilirdi . Ama bu detayı kendisine hatırlatıp kaşlarını yeniden çattı . Deniz aldığı pamuk şekere yüzünü gömüp yerken izlendiğinin de farkındaydı .
Kafasını kaldırıp Sarp'a bakınca suç işlemiş gibi kaşlarını havaya kaldırıp annesine attığı bakışı attı . Daha sonra yarısı erimiş pamuk şekerini Sarp'a uzattı . "Sende yer misin ?" Sarp zar zor çatılı tutmaya çalıştığı kaşlarından dolayı alnının ağrıdığını hissediyordu .
"İstemem "
Deniz omuzlarını kaldırıp indirerek umursamadan yemeye devam etti . Sarp arabayı sürerken nereye gittiklerinin bile farkında değildi . Sonunda geldiği yere bakarken kalbinin sıkıştığını hissediyordu .
Arabanın kapısını açıp içinden indiğinde küçük ve sevimli evde gezdirdi gözlerini .Uzun zamandır gelmemişti buraya . O eski güzel ev şuan terk edilmiş boş bir mülktü artık . Arabanın önünden dolanıp küçük kızın da kapısını açtığında inmesi için bekledi.
Deniz ellerini havaya kaldırarak ağzının kenarlarına bulaşmış pembe şekerle kocaman gülümsedi . "Ama böyle pis mi dolaşacağım Sarpçığım ?"
Sarp derin bir nefes vererek sabır çekti . Ardından torpido gözünde bulunan küçük bölmeden çıkardığı mendili küçük kıza uzattı . Deniz kafasını onaylamaz şekilde iki yana sallarken konuştu . " Ama ben daha küçüğüm , yüzümü silemem kiii"
Sarp bir an öylece durdu . İçini saran bu histe neydi böyle . Sanki unuttuğu bütün duyguları bu küçük kız boğazına dizmişti . Yutkunamadı . İçinde ki mezara gömdüğü o gözler mezarını kazıp dışarı çıkmıştı . Bakışı , gülüşü , sesinde ki tını ...Tıpkı onun gibiydi.
Dizlerinde ki gücü kaybetmiş ve küçük kızın önünde eğilmişti . Bir elinde ki mendile bir de kızın gözlerine baktı bir süre . Ardından elini kaldırıp yavaşça , incitmeden sildi küçük kızın yüzünü .
"Biz nereye geldik sarpçığım ?"
Sarp ayağa kalkıp yönünü tekrar eve döndüğünde kırık bir tebessüm yerleştirdi dudaklarına . "En çok olmak istediğim yere "
Deniz ufak adımlarla eve doğru yürüdüğünde Sarp yıllar sonra bir şeyi kendine itiraf edebilmişti . Bu evde ki huzuru her zaman kıskanmıştı . Çağrının yerinde olmayı ,onun sahip olduklarını istemişti . Peki ya şimdi ? Hala istiyor muydu aynı şeyi ?
Başını öne eğip eve doğru yürüdüğünde kapının hemen yanında ki ağaca asılı olan kuş evine uzandı . İçinden çıkardığı anahtarı deliğe sokarken Deniz kocaman gözlerle hayranlıkla bahçeyi süzüyordu . Doğduğu andan beri şato gibi evde yaşamıştı . Hayatı boyunca ilk defa bu kadar özgürdü ve kendince özgürlüğün tadını çıkartıyordu . Sıkılana kadar da böyle olacaktı .
Sarp küçücük bir umutla yola çıkmıştı . Hazalın yaşama ihtimali üzerine bu küçük kızı peşi sıra sürüklemişti buraya kadar . Oynadığı kumar da ya kaybedecekti , ya da ...
***************
Çağrı oturduğu sandalyeden kalkıp elini arkadan bağladı . Tek bir hamlesi kalmıştı çalınmış yıllarını yeniden almak için . Son bir oyun .
Eliyle hafif çıkmış sakalını tarar gibi yaparken istemsiz gülümsedi . Artık bir hayalet gibi görünmez yaşamayacaktı . Belki ömrü boyunca kendi adını kullanamayacaktı ve oluşturduğu yeni kimlikle yaşayacaktı ama yinede mutluydu . Sonuçta Hazal onunla olacaktı . Kızıyla tanışacaktı .
Hayalini bölen kapının sesi olmuştu . Tıklatılan kapıya dönerken 'gel' demeyi de ihmal etmemişti . İçeriye giren adama gülümseyip yeniden kalktığı sandalyeye oturdu . Eliyle otur işareti yaparken karşısında ki adam ikiletmeden Çağrının karşısına oturdu .
"Bana güzel haberler getirdin umarım Hasan ? "
Hasan huzursuzca kıpırdandı oturduğu yerde . Bunca yıl Mithat beyin emri ile Asaf'ın yanında çalışmış en güvenilir adamı olmuştu . Şimdi ise Çağrının emrinde çalışan bir casustu . Mithat bey öl dese ölürdü . Onu ve ailesini ölümün kollarından çekip alması ona bir ömür borçlu olmasına neden olmuştu .
"Nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama ..."
"Söyle Hasan ?"
"Deniz ... Kızınız kayıp efendim "
Çağrı hala Hasan'a bakma işlemine devam ediyordu . Ne bir tepki veriyordu nede nefes alabiliyordu .Sonra elektrik akımına maruz kalmış gibi irkilerek hızla ayağa kalkıp yüksek sesle bağırdı .
"Nasıl , ne zaman kayboldu ? "
"Bir kaç saat oldu sadece , her yerde arıyoruz . "
Çağrı sandalyenin üzerine astığı ceketini öfkeyle alırken kapıya doğru yürüdü . Hasan arkasından ayağa kalkarken Çağrının sesiyle duraksadı . "Bugün Hasan .. Bugün bitiyor . Bu oyun çok uzadı artık "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PORTAKAL ÇİÇEĞİ -HAZAL-TAMAMLANDI
Ficción General*** ...Kendi düşüncelerimle boğuşmaktan vazgeçip sesimin titremesine engel olamadan konuştum. " Yaklaşma" "Şşş..." Bu hareketi bile titrememe neden oldu. Sonra dudaklarını aralayıp konuşmaya başladı. " Bir daha ıssız sokaklara girme . Senin benden b...