Elimde ki zarfın çekilmesiyle kendime geldim . Çağrı kaşları çatık bir şekilde , elimden aldığı siyah zarfa bakıyordu . Sonra kağıdı okuyunca kaşları daha da çatıldı.
"Bunu sana kim verdi ! ?"
Sesindeki sertlik geriye doğru bir adım atmama neden oldu .
"B-Bilmiyorum . Yerde buldum "
Elindeki zarfı almaya çalışınca geri çekti . Anlamaz bir şekilde suratına bakınca hiç bir şey demeden gitmeye kalktı . Tam kapıdan çıkıp gidecekken önünde durdum
"Onu hemen bana ver ! Neden burnunu sokuyorsun . O bana ait ve o CD'yi izleyeceğim !"
Gözlerini benden kaçırıp arkama sabitledi . Bu yaptığı hareketlere hiç bir anlam yükleyemesem de tereddütle zarfı elime verdi . Onu orda bırakıp salona geçtim ve CD'yi televizyona takıp açılması için bekledim . Yanımda ki hareketlenmeyle başımı çağrıya çevirdim . Suratıma bakmadan ifadesizce televizyonun açılmasını bekliyordu . Gelen sesle televizyona çevirdim gözlerimi . Ekranda bir araba belirdi . Normal bir şekilde yolda ilerliyordu , arkasından da başka bir araç takip ediyordu . Bir müddet anlamsızca aracı izledik . Sonra takipte olan araç bir anda öndeki aracın yolunu kesip durmasını sağladı . Kamera uzaktan çekmişti görüntüleri ama buna rağmen her şey çok net bir şekilde görünüyordu . Yolu kesen arabadaki 4 tane takım elbiseli adam indi . Önünü kestikleri araca doğru yürümeye başladılar . Diğer arabadan yaklaşık 35 yaşlarında bir adam indi . Adamın inmesiyle takım elbiseli dört adam belinden çıkardıkları silahı adama doğru tutunca bir anda gözlerim sonuna kadar açılmıştı . Adamın bir şey demesine kalmadan o dört cellat adamın alnının ortasından vurmuştu . Bununla da yetinmeyip ardı ardına defalarca silah sıkıp delik deşik etmişlerdi adamı . İzlediklerimin şokunu atlatamamışken video devam etmeye başladı . Arabanın önünde oturan kadın inip yerde yatan -sanırım kocası - kocasının üzerine kapandı . Ağlamaya başlayınca takım elbiseli adamlar bu sefer kadına doğruttular silahı . Kadına da acımadan ardı ardına kurşun yağdırdılar . Gözlerim yanmaya başlamıştı artık . Takım elbiseli adamlar yerde yatan kadınla adama aldırmadan onların indiği arabaya doğru ilerleyip kapıları açtılar . İkisininde kucağında bebekler vardı . İkizlerdi galiba . Onlarıda annesi ve babasının yanına yani yere koyup bu sefer silahı onlara doğruttular . Gözlerimden firar eden yaşlara aldırmadan izlemeye devam ettim . Vicdansızlar el kadar bebekleride öldüreceklerdi tam tetiğe basacakken adamlardan birisinin telefonun çalmasıyla durdular . Adam telefondaki kişiyi dinleyip yanındakilere el işaretiyle silahlarını indirmesini söyledi . Diğerleri silahlarını indirirken telefonla konuşan takım elbiseli adam yerde yatan bir bebeği alıp diğerini orada bırakarak geldikleri arabaya bindiler ve oradan uzaklaştılar . Video burada bitmişti . Neden bu videoyu göndermişlerdi . Bir türlü anlam veremiyordum . Çağrı daha fazla dayanamayıp televizyona doğru ilerleyip kapatmak için düğmeye dokunacakken video devam etmeye başladı . Metalik bir sesle bir adam konuşmaya başladı
"Video ne kadar da hüzünlü değil mi Zeynep ? Evet dediğini duyar gibiyim . Dünyada ne çok acımasız ve sahtekar insan var böyle ? "
Adam susunca ekrana yeniden arabanın yanında yerde yatan iki kişi ve bir bebek vardı . Aradan geçen beş dakika sonra başka bir araç daha girdi kayıtın içine . Arabadan inen başka bir adam yerde yatan cesetleri es geçip yerde yatan diğer bebeği aldı ve araca yeniden bindi . Araba gidince ekran yeniden karardı ve metalik ses yeniden konuşmaya başladı
"Sadece 27 dakika Zeynep . 27 dakika ! Hayatının alt üst olması ve kardeşinden ayrılman sadece 27 dakika sürdü . Anne ve babanın ölmesi bu kadar kısa sürdü . "
Adamın konuşmasıyla bedenimi bir şok dalgası sardı .Allah aşkına ne saçmalıyordu bu ! Ne kardeşi , ne anne -babası ? Adam yeniden devam etti konuşmaya
"İstersen git araştır . Onlar senin ailen . Annen ve baban bir cinayete kurban gitti . Öldürüldü .Ve birde hala hayatta olan ama hiç tanımadığın bir kardeşin var .Ailenin katilini ve kardeşini bulmak istiyorsan sabredeceksin Zeynep Kormalı . Evet soyadın Kormalı "
Tepkisizce kapanan televizyona bakıyordum hala . Çağrının beni sarsmasıyla kendime geldim . Benim ailem ölmüştü. Ve bir kardeşim var . Soy adım ise KORMALI . Bunlar gerçek olamayacak kadar saçmaydı . Yıllar sonra . Tam yirmi üç yıl sonra ! Ailem ve kendim hakkında bir şeyler öğreniyorum . Ama nasıl ve ne şekilde öğreniyordum ! Ailem ölmüştü. Peki bana mendili veren çocuk . Ya mendilde yazanlar nolucak . KIZIM diyordu . Kızım ! Ailem öldüyse bana onu kim yazmıştı . Çağrının sesiyle olduğum yerde sıçradım.
"Lanet olsun kendine gel Hazal !"
Gözlerimde biriken yaşlar tekrar ve tekrar yanaklarımdan sızmaya başladı . Neden bugün . Neden ben ? Neden ! .
"Defalarca sana seslendim . Kendine gel artık "
Hiç bir şey söylemeden gözlerimden akan yaşlarla birlikte bakışlarımı çağrının üzerine diktim . Kalbim ilk defa bu kadar açımıştı .Ailemin ölümünü izlemiştim . Onların ölümüne şahit olmuştum . Onları tam bulmuşken bu sefer sonsuza kadar kaybettim . Bir gün çıkıp geleceklerine dair her zaman bir umudum vardı . O umudu elimden almışlardı .
"Hazal nolur artık kendine gel "
"Onlar ölmüş. Bu kocaman dünyada beni tek başıma bırakmışlar çağrı !. Daha onlara hesap soracaktim ben . Daha onlara hesap soracaktım . Beni bıraktıkları için onlardan nefret ettiğimi söyleyecektim . Onları pişman edecektim . Benim her gece onlar için ağladığımı söyleyecektim . Sokaktan geçen her kadını annem sanıp peşinden gittiğimi anlatacaktım. Babasına sarılıp omzuna binen kız çocuklarını nasıl kıskandığımı anlatacaktım . Daha ben onlara sarılıp öpecektim çağrı . Onları ne kadar çok özlediğimi söyleyecektim . Ben daha çocuk olacaktım . Ben çocuk olmadım daha . Onların yanında çocuk olacaktım . Ama ölmüşler . Duydun mu ! Ölmüşler !!"
Çağrı beni kendine çekip sıkıca sarıldı . Susarak gözlerimden akıttığım göz yaşlarının arasına hıçkırıklarımda eklenince başımı onun boynuna gömdüm . Birisi boğazıma yapışmış ve nefes almamı engelliyordu sanki . Ölüyor gibiyidim ama hala hayattaydım. Ölmek istedim o an . Hayatın bana attığı kazıklar yaşamamı zorlaştırıyordu . Hayatı zorlu yaşamak imkansızdı .
"Şşşş... Tamam güzelim . Bunların hepsi geçecek ."
Hayatta her şeyin bir bedeli vardı . Büyük mutluluklar büyük acıları doğuruyordu . Bu mutsuzluğu hak edecek kadar mutlu olmamıştım ki ben . Olmamıştım. Bu neyin bedeliydi peki ? !
"B-bu çok garip bir duygu çağrı . Ölüyor gibiyim "
Daha sıkı sarılıp güven verircesine sırtımı sıvazladı. Sıcaklığı birazcıkta olsa kalbimdeki yangını söndürüyordu sanki .
"Ben burdayım . Ağla , kır, dök , bağır ,çağır ama öyle söyleme . Geçecek . Bunu atlatacaksın . Atlatacağız portakal çiçeği "
(Arkadaşlar merhaba👋 Biliyorum geç yazıyorum ama dersler yüzünden . Lütfen kusura bakmayın . Elimden geldiğince yeni bölüm yazmaya çalışıyorum. Çağrının ağzından yazmamı istemişsiniz. Ama kitabın akışına göre çağrının ağzından yazarsam istediğim sonuca ulaşamam o yüzden Hazal veya başka kişilerin ağzından devam edecek kitap . Umarım beğenerek okuyorsunuzdur. Mantık hatası veya yazım hatası olan yerler varsa lütfen söyleyin . Yorumlarınızın hepsi benim için çok değerli . Seviliyorsunuz 💕💕💕)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PORTAKAL ÇİÇEĞİ -HAZAL-TAMAMLANDI
General Fiction*** ...Kendi düşüncelerimle boğuşmaktan vazgeçip sesimin titremesine engel olamadan konuştum. " Yaklaşma" "Şşş..." Bu hareketi bile titrememe neden oldu. Sonra dudaklarını aralayıp konuşmaya başladı. " Bir daha ıssız sokaklara girme . Senin benden b...