Bir çok şeyi hayatın akışına bırakan insanlar var birde , O insanlar ki arada yaşarlar hayatı. Boğazına düğümlenen bir yerde ...
Kırılmamak için de kırmayı seçerler .
Çaresizlikten savaşmayı denerler.
Akılları ile kalpleri arasında bir yerde takılı kalırlar."Çağrı Ateşdağlı "
Bizim psikopat Çağrı'nın soyadı neydi ki ? Ah aptal kafam soyadını bile bilmiyordum adamın. Kader konuşmasına devam etti
"Birçok yetimhane açtırdı . Küçük yaşta sokağa düşen çocukları toplayıp onlara iş veriyor . Büyük bir fabrika var orada çocuklar istedikleri kadar ve istedikleri şekilde çalışabiliyorlar . Ve ürettikleri malların ücretleri maddi durumu kötü başka çocuklara gidiyor Yani anlayacağın fabrikadan hiç bir gelir elde edilmiyor .Herkes kendinin patronu . Kimse kimseye emirler yağdırmıyor buradakinin aksine . Evsizleri kendi açtığı yurtlara yerleştiriyor ve bunları tek bir şartla yaptırıyor . Okumaları şartıyla . Çocuklarda rahatı bulmuş bırakır mı ? . Bir kaç kere ziyarete gitmiştik onları . Yüzlerce çocuk vardı . Beş yaşında olandan tuttur yirmi yaşında olanda var ..."
Ağzım beş karış açık , ayran budalası gibi anlattıklarını dinliyordum . Birden selim atıldı söze
"Yaklaşık iki yıldır burada çalışıyorum ama bizde geçen ay ilk defa yüzünü gördük adamın . Çok soğuk , suratsız bir şey . Anlatılanların tam zıttı bir adam "
Hala duyduklarımı kafamda tartarken nedense hep o psikopat Çağrı geliyordu aklıma . Bir yanım her ne kadar O psikopatın böyle bir şey yapamayacağını ve bu kadar zengin olmadığını söylerken diğer yanım beni anlamsız bir şekilde düşündürüyordu. Ben düşüncelere dalmışken kaderin beni dürtmesiyle kendime geldim .
" Bak işte orada "
Kafamı çevirmenle yeşil gözlü kumral bir adamla karşılaştım . Yüzündeki soğukluk üşümeme neden olacak türdendi . Bir anda göz göze gelince bakışlarımı ondan çekip kaderlere çevirdim . O benim Çağrı değildi . Benim mi dedim ... Yine saçmalayan tarafım ortaya çıkmıştı . Kader gözlerini kocaman açmış arkama doğru bakıyordu .
Selimde kaderin bakışlarını fark edince oda onun baktığı yere bakıp yüzü şaşkın bir hal aldı . Kaşlarımı çatıp onların baktığı yere bakmak için arkamı döndüğümde kaderin bahsettiği Çağrı Ateşdağlı arkamda gözlerimin içine bakıyordu. Bakışlarındaki donukluk ona korkunç bir hava katıyordu .
"Sen yeni asistan mısın ?"
Ben asistan olarak işe başladığımı kaderlere söylememiştim değil mi ? Kadere döndüğümde ağzı 'o' şeklini almış ve gözlerini kocaman açmış suratıma soru sorarcasına bakıyordu.
"Evet " dedim sadece . Kumral saçları açık teni yeşil gözleri ve çekici yüz hatlarıyla yakışıklı bir adamdı. Ama gözleri de ki soğukluk onu bütün bu güzelliklerinden ayırıyordu .
"Sade bir kahve alıp hemen odama gel "
Sesindeki iticilik yüzümü buruşturmama neden oldu . Daha biraz önce kader onun hakkında ne kadar güzel şeyler söylüyordu . Sonra Selim'in dedikleri geldi aklıma , haklıydı . Kaderle bu konuyu daha sonra konuşuruz deyip masadan kalktım . Kantine gidip sevgili patronumun (!) kahvesini alıp yukarıya doğru yürümeye başladım . Resepsiyonda gördüğüm kızıl saçlı gömleğe bile göğüs dekoltesi yerleştirebilen kadının yanına gittim .
"Çağrı Ateşdağlı'nın odası hangi katta ?"Sorduğum soruya karşılık kadın beni baştan aşağı süzdü. Yüzündeki hoşnutsuz bir ifade ile
"32.kat 'ta sağdan üçüncü oda "
Teşekkür edip yanından ayrıldım ve asansöre bindim .Birinci kattan Otuz ikinci kata gelene kadar kahve biraz soğumuştu bile. Asansör açıldığında direk sağ tarafa döndüm oda falan yoktu burada sadece WC vardı . Üçüncü kapıya geldiğimde "bayan wc tadilat vardır " yazıyordu . Aşağılık kadın beni patronun odası yerine tuvalete göndermişti .Sinirli bir şekilde elimdeki kahveyle asansöre bineceğim sırada adamın biri gelip
"Buyurun hanımefendi ? "
"Şey ben Çağrı Ateşdağlı'nın odasını arıyordum, nerede acaba biliyor musunuz ? " kibarlık tan kırılacaktım resmen . Ne bu kibarlık Hazal ! Adam gülümseyerek
"Sizi kim gönderdi buraya " Resepsiyonda ki kaltak ! diyemedim tabi.
"Resepsiyonda ki görevli kadın " sesim istemesem de sinirli çıkmıştı .
"Birinci kattaydı Çağrı beyin odası " O kadının kafasını koparıp top niyetine oynamak istiyorum şuanda . Pislik beni bilmem kaçıncı kata çıkardı . Yaklaşık 15-20 dakika geçmişti . Elimdeki kahvede iyice soğumuştu zaten . Asansöre binip tekrar birinci kata indim . Resepsiyonda ki kadınla göz göze gelince hemen sırıttı .Kahve bardağını sol elime alıp sağ elimi boğazıma gerip kesme işareti yaptım oradan geçerken son kez kadına dudaklarımı oynatarak "Görüşeceğiz "dedim. O ise gülümsemesini iyice genişletti. Bu kaltağın icabına sonra bakacaktım. Ben 32. Kata kadar o kadına o merdivenleri yalatmazsam Hazal değilim !
Kapının önünde kocaman "Çağrı Ateşdağlı"yazısını görmemle kapıyı çalıp içeriye girdim . Adam dosyalardan kafasını kaldırıp bana doğru baktı.
"28 dakika geç kaldın ? "
Soru sorarcasına söylediği cümle ile tam konuşacakken ayağa kalkıp yanıma geldi. Elimdeki kahve bardağını aldı ve incelemeye başladı . Kahveden bir yudum alıp geri kalanını arkamdaki çöp kovasına fırlattı .Resmen fırlattı ! Soğuk bir şekilde suratıma bakıp yüzünü ekşitti
"Parfümün berbat . Benim yanımda çalışacaksan ilk önce şu parfümünü değiştireceksin. Daha sonra ise şu palyaço gibi rengarenk olan saçını sade bir renge boyatacaksın . Bir kadına benzemelisin "
Söylediği her kelimede avucumu eteğime bastırıp dişlerimi sıkıyordum . Bu kendini beğenmiş adam ne cürretle benim kokuma ve saçlarıma karışabiliyordu. Ayrıca kadın gibi görünmediğimi ima etmişti. Sinirli bir şekilde suratına bakarken geçip yerine oturdu . Kafasını yeniden kağıtlara gömdü ve
"Söyleyecek bir şeyin yoksa şimdi gidebilirsin. Yarın saat 9'da odamda ol "
Şuan içimden öyle küfürler geçiyordu ki gidip suratının ortasına bir yumruk geçirmek istiyordum . Benim hala orada olduğumu fark edince
"Gidebilirsin dedim " sesi o kadar otoriter ve soğuk çıkmıştı ki hiç bir şey demeden arkamı dönüp kapıdan çıktım.Lanet herif ! Kırk yılın başı bir iş bulmuştum , sorun çıkmazsa olmazdı sanki ..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PORTAKAL ÇİÇEĞİ -HAZAL-TAMAMLANDI
General Fiction*** ...Kendi düşüncelerimle boğuşmaktan vazgeçip sesimin titremesine engel olamadan konuştum. " Yaklaşma" "Şşş..." Bu hareketi bile titrememe neden oldu. Sonra dudaklarını aralayıp konuşmaya başladı. " Bir daha ıssız sokaklara girme . Senin benden b...