Der misin ki bir gün ;
"İnşallah çok bekletmedim seni .."
Cahit Zarifoğlu
Yatağımda gerilerek sağa sola döndüm . Elimi yatağımın sağ tarafındaki çekmecenin üzerine atıp telefonu aldım.Saate baktığımda 10 olmuştu.Nasıl bu kadar zaman uyuya kalmıştım. Gözlerimi ovuşturarak kalkarken dün akşam aklıma gelince başıma keskin bir ağrı girdi.
Beynimde sesi yankılanıyordu. Sesi de en az gözleri kadar etkileyiciydi. Avucumu alnıma vurarak kendime gelmeye çalıştım. Dün geceki psikopat aylardır bana telefonda emirler yağdıran kişiydi. Bunu sesinden anladım. Kalın ve boğuk sesi hem ürkütücüydü hem de sahiplenici. Bana sahi ne demişti o " portakal çiçeği" . Hangi amaçla neden söylemişti. Sonra kafama dank eden diğer gerçekle kendi küfürlerimin odağı ben oldum. İşe geç kaldım !! Saat 8 de gitmem gerekirken ben 10 da hala yataktayım. Lanet psikopata bir daha küfürlerimi savurarak hazırlanmaya koyuldum.
Telefonuma gelen mesajla makyaj masasına uzandım . Telefonu açtığımda bir şok daha geçirmeme neden oldu.
" Sence de bu kadar küfür yetmez mi portakal çiçeği?. Yarım saattir günahımı alıyorsun , ama bilmediğin bir şey daha var. Benim günahlarım öyle kolay kolay bitmez. "
Mesajı bilmem kaçıncı kez okudum. Bu psikopat nereden biliyor numara mı ? Daha önemlisi nasıl duydu kendine küfür ettiğimi ?
Kafamda binlerce soruyla dolanırken aklıma kamera geldi. Acaba kamera mı taktırdı odama . ! Lanet olsun böyle bir şey olamaz, bu kadarı da çok fazla. Hemen etrafa bakınmaya başladım. Ben etrafa bakırken bir mesaj daha geldi telefonuma. Ellerimin titremesine engel olamadan tuş kilidini açtım." Merak etme ,evinde kamera yok . Ama bu taktırmayacağım anlamına da gelmez portakal çiçeği. "
Ve ardından bir mesaj daha ;
" Pencereden bak "
Yavaş yavaş ve birazda tırsarak pencereye yaklaştım. Etrafa bakındığımda kimse yoktu. Bu manyak benimle alay mı ediyordu ! Tam perdeyi kapatacakken karşı apartmanın penceresinden bana baktığını gördüm. Perdeyi çekip gözlerimi kapadım. ' Bu bir kabus bu bir kabus ' kendi kendime sayıklarken ,onun orada olmama umuduyla tekrar açtım pencereyi. Ama hala oradaydı. Apartmanlar o kadar yakındı ki dudağının hafif yukarı kıvrıldığını görebiliyordum. Ben şaşkınlıkla ağzı bir karış ona bakarken. O bana kolunda ki saati işaret etti. Kendime gelip saate baktığımda 10:30 olmuştu bile. Bu sefer kesin işten kovuldum diye kendi kendime isyan etmeye başladım . Üniversiteyi bitirip işsizler kervanına katılan bir ben değilimdir herhalde.
Yaklaşık 10 dk da hazırlandım. Aklıma gelen şeyle geri odama döndüm ve evi kontrol ettim. Bu psikopat ne zaman taşınmıştı acaba karşı apartmana . Ben buraya taşındığımdan beri boş diye biliyordum. O yüzden perdeyi hiç çekmezdim. Acaba oradan daha öncede beni izliyor muydu ? Bir psikopat olduğu aklıma gelince bunun mümkün olacağını anladım. Yüzüm kendiliğinden kızarırken apartmandan çıkmıştım. Ürpertecek türden soğuk rüzgar parmaklarımdan vücuduma hücum edince titredim. Hemen dolmuş durağının yolunu tuttum. Uzak olmadığı için hemen gelmiştim. Ben dolmuşu beklerken önümde siyah bir araba durdu. Dün akşam ki arabayla benzediğini düşünürken arabanın camı açıldı. Kaşlarım çatık bir şekilde yüzüne baktım. Bu psikopat her yerde beni takip ediyordu. Ruhsuz bir şekilde suratıma bakıyordu. Sanki vereceğim tepkiyi ölçmek istercesine. Soğuk ve bir o kadar da otoriter sesiyle yine komut verdi ;" Bin "
" Defol "
Öfkeyle karışık derin bir nefes aldı ve her kelimeye vurgu yaparak konuştu ;
" Sana arabaya bin dedim "
Sesinde ki soğukluk evrenin bahşettiği soğuktan daha sertti. İlk önce hala dolmuşun uğramadığı otobüs durağına sonra öfkeden koyu kahveye dönen gözlerine baktım. Hayır hayır binemezdim onun arabasına. Benim gibi özgürlüğün temsilcisi kimsenin kalıplarına sığamazdı. Bu benim doğama aykırıydı. Kendimi bu yırtıcı ve korkunç yaratığın kollarına yem olarak atamazdım. İncin top oynadığı otobüs durağına bir kez daha göz attım. Geleceği yoktu.
Sonra arabadan her an avını parçalayacak gibi bakan avcıyı umursamadan yanından geçip gittim. Çantamdan çıkardığım kulaklığı kulaklarıma yerleştirip yürümeye başladım. Siyah deri montuma renk katan saçlarım rüzgara isyan edercesine alnıma çarpıp yüzüme düşüyordu. Arkama bakmamak için kendimle iç savaş veriyordum. Giyinişime zıt olarak saçlarım rengarenkti. Mavinin en güzel tonundan başlayıp uçlara doğru mor , kırmızı,pembe ve turuncu hakimdi. İçimdeki ve hayatımdaki karanlığa çok zıttı saçlarım. Nedenini bilmiyorum ama kendimi bulmama yardım ediyordu bu renkler. Çantamı bir kez daha karıştırıp içinden sigara paketini çıkardım . Bir dal sigara alıp ilk önce parmaklarıma ardından dudaklarıma yerleştirdim. Sigaradan derince bir nefes çektim şu lanet sabaha ve lanet hayata isyan edercesine süzüldü dudaklarımdan boşluğa. Ve ardından belime dolanan eller...
Olduğum yerde donup kaldım bir an . Tepki veremedim bu hareketine karşın. Arkadan bana sarılmış bir şekilde sokak ortasındaydık. İnsanların beni yanlış anlaması hiç bir zaman umurumda olmamıştı . Ama şu an ...
Hiç tanımadığım bir adam sokak ortasında bana sarılıyordu . Ben ise tepkisizce olanları idrak etmeye çalışıyorum. Başını omzuma koydu ve biraz bekledi. Elimdeki sigarayı aldı ve kulağımdaki kulaklığı çıkardı. Sigaramdan bir nefes aldı ve yüzüme doğru üfledi. İstemsizce gözlerimi kapadım. Bu psikopat ne yapmaya çalışıyordu bir türlü anlamıyorum. Dudaklarının kulağıma değdiğini hissedebiliyorum. Nefesi bedenimi delip geçiyordu. Eğer daha fazla ileriye gidecek olursa iki bacağının arasına sağlam bir tekmeyi hak etmiş demektir. Boğuk ve bir o kadarda sakin bir ses tonuyla konuştu. ;
" Neden sigara içiyorsun portakal çiçeği?"
Bir çırpıda kollarının arasından çıktım. Karşısına geçip sinirli olduğumu belli eder şekilde dikildim. O ise tepkisizce hala hareketlerimi inceliyordu. Bu daha da sinirimi bozmuştu. Hem gelip sarılıyordu hem de bir şey olmamış gibi boş boş bakıyordu.
" Bana bak psikopat ve sapık karışımı şey 1 - sanane sigara içip içmememden 2- beni takip etmeyi kes artık 3- bana sakın bir daha portakal çiçeği deme 4- Sen bana hangi hakla sarılırsın be !!"
Aramızda ki mesafeyi bir adımda kapatıp nefes kadar yanıma yaklaştı. Ben bir adım geriye atıp mesafeyi açmak isterken o belimden tutup kendine çekti. Öyle ki nefesi yüzüme çarpıp saçlarımda son buluyordu. Dudaklarını tekrar kulağıma götürdüğün de bedenim soğuk soğuk terlemeye başladı. Yutkunduğunu duydum bir an . Dudaklarını aralayıp konuşmaya başladı ;
" 1- Seni ilgilendiren her şey beni de ilgilendirir 2- Seni takip etmiyorum, girdiğim her yolun sonu sende bitiyor hepsi bu 3-Sana nasıl hitap edeceğimi sana soracak değilim 4-Sana sarıldığım için özür dilemeyeceğim. Eğer sarılmamdan rahatsız olsaydın gözlerini kapatmazdın. Portakal çiçeği "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PORTAKAL ÇİÇEĞİ -HAZAL-TAMAMLANDI
Narrativa generale*** ...Kendi düşüncelerimle boğuşmaktan vazgeçip sesimin titremesine engel olamadan konuştum. " Yaklaşma" "Şşş..." Bu hareketi bile titrememe neden oldu. Sonra dudaklarını aralayıp konuşmaya başladı. " Bir daha ıssız sokaklara girme . Senin benden b...