Duyduğunuz en kötü hikaye neydi ?
Yada yaşadığınız en kötü an hangisiydi ?
Bu soruları Hazal da kendisine sormaya kalkıştı. Eğer en kötü anını sorgulamaya kalkarsa işin içinden çıkamayacaktı . Yetimhanede ki yalnızlığı ile ailesinin öldüğü anı kıyasladı . Ardından Çağrının gidişini , Çağrının dönüşünü , Çağrının ölüşünü...
Şimdi ise varlığından haberi olduğu adamın , kızını getirmesini bekliyordu . Belki de bugün son günüydü bütün imkansızlıkların . Umutla yaktığı feneri gökyüzüne salabileceğine inanıyordu . İnanmak istiyordu ...
Oturduğu tekli koltuğun kolundan destek alarak ayağa kalktı ve boydan boya cam olan pencereye doğru yürüdü . Kapıda hala korumalar vardı ve hala tutsaktı . Gözünden bir damla daha yaş süzülürken elini cama uzatıp gökyüzünü avuçladı . Kalbine ağırlık veren bu acıyı gökyüzüne salmak istiyordu .
Buğulanan bakışları hissettiği hareketlilikle aşağıda ki korumaların üzerinde sabitlendi . Korumaların teker teker dağıldığını fark ederken gözyaşlarını sildi telaşla . Artık daha net görebiliyordu . Korumalar ortadan kaybolurken bahçeye giren takım elbiseli adama baktı . Kaşları çatılırken bu tanıdık yüzün sahibini hatırlamaya çalıştı .
Adam bir kaç adım attıktan sonra başını kaldırıp yukarıya baktı ,ardından gözleri Hazal ile buluştu . Hazal hala çatık kaşlarla ona bakarken bu suratı daha önce gördüğünü biliyordu ama hala bulamamıştı .
Adamın kapıya doğru yürüdüğünü gördüğünde pencerenin önünden ayrılıp kapıya yürüdü . Kapıyı açtığında uzaktan gördüğü adamı daha yakından görme fırsatını yakaladı . Genç adam Hazal'a gülümsedikten sonra konuştu ."Tanımadın değil mi beni ?"
Hazal hala anlamsızca ona bakarken genç adamın yutkunduğunu fark etti . Genç adam başını hafifçe yana eğip hala tebessüm ederken gözlerinin dolmasına da engel olamamıştı . Hazal saatlerdir ağladığı için gözleri yanarken kızgın bakışlarını tekrar genç adama çevirdi.Tam kendisiyle oyun oynamamasını söyleyecekken bakışlarında takılı kaldı karşısında ki adamın.
Hazal kızarmış gözlerini daha fazla açarken aynı zamanda kalbinin atışı da değişmişti . Onu ilk gördüğünde tanıyamamıştı . Her gece masallarla uyuttuğu çocuğu tanıyamamıştı . Gözleri tekrar dolarken kalbinde ki karmaşadan ötürü bir tepki veremedi.
Sanki yıllarca kayıp olan çocuğunu bulan bir anne gibi kalbi göğüs kafesini parçalıyordu . Genç adam, dolan gözleri taşarken engel olamamıştı .
Hazal titreyen çenesi ile ağlamasını bastırmaya çalışsa da ,çabası boşunaydı. "Y-Yağız !" Haykırarak söylediği isim ile sanki yılarca bastırılan sesini duyurmak istedi. Söyleyemediği kelimeleri , sustuğu gerçekleri feryat etti .
Yağız bu tepki ile hızla Hazal'a sarılırken ,Hazal daha fazla ayaklarının üzerinde duramadı . İkisi birlikte evin giriş kapısının önünde dizlerinin üzerine çöküp sarılarak ağlarken kaybedilen yıllara bir kez daha isyan ettiler.
Yağız ikinci kez annesini kaybettiği anlara ağarken ,Hazal gözünden sakındığı çocuğun büyüdüğü yıllara tanıklık edememesine ağlıyordu . İkisininde ağlayacak bir çok şeyi vardı .
Yağız gözyaşlarıyla ıslanmış dudaklarını aralarken güç bela konuşmaya çalıştı . "Öldüğüne hiç inanmadım ...anne " Hazal duyduğu son kelime ile daha çok ağlarken içinde ki fırtınalara rağmen mutluydu . Elinin birini kaldırıp kendisine sarılan çocuğun saçlarına çıkardığında ,yıllarca özlem duyduğu saçlarını okşadı .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PORTAKAL ÇİÇEĞİ -HAZAL-TAMAMLANDI
General Fiction*** ...Kendi düşüncelerimle boğuşmaktan vazgeçip sesimin titremesine engel olamadan konuştum. " Yaklaşma" "Şşş..." Bu hareketi bile titrememe neden oldu. Sonra dudaklarını aralayıp konuşmaya başladı. " Bir daha ıssız sokaklara girme . Senin benden b...