Hep aynı köşede karşılaşırdık, gözlerimi koyacak yer bulamazdım.
Hasan Hüseyin Korkmazgil
Ait olmadığımız bir gezegende yaşadığımızı düşünüyoruz bazen . Bunun en önemli kanıtı ise öldükten sonra başka bir evrene gidecek olmamıza inanmamız değil mi ?
Asaf elinde ki bir kaç yudum alınmış viskiyi masaya bırakıp dirseklerini çalışma masasına dayadı . Dövmeli kafasını avuçları içine aldığında içine çöreklenen bu acının bir an önce son bulmasını diliyordu . Bu hayatta ki en büyük silahı yalnızlık olmuştu . Yalnızlığının en büyük ortağı ise Şevket babasıydı . Onunda hayatından çıkması ile darmaduman olmuştu hayatı . Bir gün ölse mezarına çiçek bırakacak tek bir kul yoktu hayatında. Tam aksine mezarına tükürecek bir kardeşi vardı . Onu asla kazanamayacağının kendisi de farkındaydı . Aslında kazanmaya da pek niyeti yoktu çünkü Şevket babasının ölümünden en az Çağrı kadar onunda parmağı vardı .
Ölüm kokuyordu elleri , kaç bedeni ruhundan ayırmıştı sahi ? Kaç aileyi yok etmişti ? Kaç ruhun hesabını verecekti diğer boyutta ? Tanrıya nasıl bir açıklama da bulunacaktı ? Bunca zaman şeytanın kuyruğundan ayrılmayan bir adam , nasıl günahlarına bir kılıf uyduracaktı ? Asaf eline değen başka bir el ile irkilince hızla başını masadan kaldırıp elinin birini ise belinde ki silaha atmıştı . Ama karşısında gördüğü küçük bedenle elini silahtan gerisin geriye çekti . Çalışma odasına kimse giremezdi bu evde . Ama küçük yeğeni her zaman olduğu gibi bu kuralı da çiğnemişti .
Farkında bile olmadan sert çıkan sesiyle kızı ürkütmüştü . "Ne işin var senin burada ?". Deniz dayısının elinin üzerine koyduğu elini hızla geri çekerken gözlerini kırpıştırdı bir kaç kez . Dayısının bu sert hallerine ne kadar alışsa da her seferinde gözleri doluyordu . "B-ben uyuyamadım dayı " Asaf kendini sakinleştirmek için derin bir nefes verirken Deniz ellerini önünde bağlayıp gözlerini kocaman açarak dayısını izledi bir süre . Asaf başını kaldırıp karşısında küçük bir kedi yavrusu gibi kendisine beklentiyle bakan çocuktan gözlerini alamadı . "Annen nerede ? Onun yanına neden gitmedin ?"
Deniz bu soruyu bekler gibi anında cevap verdi ." Uyuyordu annem , seslendim ama uyanmadı ". Asaf elinin birini çenesine koyarak ovdu . "Ben ne yapabilirim uyuyamıyorsan ? Git yat işte Deniz " Deniz yine her zaman ki silahını kullanıp dudağını aşağı doğru sarkıtıp çenesini titretti . Dolu dolu olmuş gözlerinden bir damla yaş süzülürken dayısının elini tuttu yeniden . "Ama masal dinlemeden uyuyamam ki ben " Asaf gözlerini sonuna kadar açıp duyduğu şeyi kafasında ki süzgeçten geçirmeye çalıştı ama yok , olmuyordu . Süzgecin bile tuhafına gitmişti bu istek , Hayatı boyunca bir tane bile masal duymayan adam masal anlatacaktı bu yer cücesine öyle mi ?
Tam olmaz diyecekken küçük kızın ağladığını ve ona bakışını fark etti . Ama bu küçük cadının isteği olacak cinsten değildi ."Deniz..." Deniz Asaf'ın cümlesini yarıda keserek dayısının bacağına oturup kafasını ise omzuna yaslayıp gözünü yumdu .
Asaf'ın ruhu ve bedeni taş kesilmişti sanki . Korkuyordu bu çocuktan , ona alışmaktan çok korkuyordu . Ve bu küçük kızın onun taş kalbinin bile çözülmesini sağlıyordu her geçen gün .Asaf havada kalan elini küçük kızın saçlarına indirdiğin de karşı duvarı izledi bir süre . Nefes alıp verirken bile küçük kızı uyandırmamak için göğsünü olabildiğince az hareket ettiriyordu . Aradan geçen yarım saatin ardından Asaf çocuğu sarsmadan ayağa kalktığında Denizin odasına doğru yürüdü . Odaya girip tek eliyle küçük kızı yatağa yatırdığında ayak ucunda ki pikeyi de üzerine örttü. Gece lambasıyla aydınlanan kızın yüzünü inceledi bir süre . Eli istemsizce küçük kızın yüzüne gelen saçı geriye itmek için hareket ederken kalbinde ki sıcaklığa kızdı ister istemez. Elini hızla geri çekecekken o küçük parmaklar yine engel olmuştu kendisine . Deniz uykulu bir sesle gözleri kapalı bir halde mırıldandı . "Gitme , benimle uyu Baba " Asaf kalbinin sesini kulaklarında duydu bir an . Küçük kız hala elini bırakmamışken tekrar mırıldandı " Baba " Asaf küçük kızın yatağına bir dizini yaslarken derin bir nefes verdi . Kendisine baba diyen bu çocuğu ömrü boyunca bırakmamaya tam da şuan yemin edebilirdi . Yatağın başlığına sırtını yaslayıp ayaklarını uzatırken Denizi de göğsüne çekmişti . Belki de ölümü düşünürken yalnızlık için hayıflanmasını engelleyecek bir nedeni vardı . Deniz , küçük yeğeni ... Ona farklı bir insan olmayı belki de bu küçük kız öğretecekti .
******
Yağız oturduğu banka daha fazla yaslanırken önünde ki uçsuz bucaksız denizi izlemeye devam ediyordu . Günlerdir kafasına bir kanser gibi işlenen isimle yatıp kalkıyordu . Hazal en olmadık zamanda en olmadık duygularla girmişti yüreğine . Ama genç adam kızın gizemi ile ne bir adım ileriye ne de geriye gidebiliyordu . Genç kız kendisinden bir şeyler saklıyordu bunu biliyordu fakat dile getiremiyordu .
Korkuyordu tekrar birilerini kaybetmekten . Çünkü biliyordu Yağız , bir Rus ruleti oynuyordu ve silah eninde sonunda kendi kafasında patlayacaktı . Elini ensesine götürüp daha geçen gün yaşadığı olayı düşündü .Hazalın telefonunda gördüğü mesaj daha da kafasını karıştırdı .
Geçen gün gittikleri kafe de hazalın lavaboya gitmesinin ardından defalarca çalan telefonunu eline alıp kapatacakken ardından ekranda beliren mesaj ... "Yakında bitiyor ve Yağızı bütün olacaklardan uzak tutmalısın Hazal".
Yağız ensesinde ki elini saçlarına geçirdiğinde bir tutamını alıp sıktı. Bugün buraya Hazalı da çağırmıştı . Kafasında ki sorulara bir cevap bulmak istiyordu artık .Görüş alanına giren bir çift ayakkabı ile başını kaldırıp baktı .Karşısında daha önce hiç görmediği bir adam vardı . Bir an kaşlarını çatsa da kendisine bakan adamı görmezden gelemedi . Ayağa kalkıp takım elbiseli adamın karşısına dikildi . "Bir sorun mu var ?" Arda dudağının bir kenarını kıvırdı . Karşısında ki adam tıpkı Sarp gibiydi . Hareketleri , soğuk bakışları , sorgulama biçimi ... Yıllarca araştırmış ve gözlemlemişti Sarpı az çok biliyordu her şeyini .
"Benimle gelmen gerekiyor " Yağız bir an afallasa da soğuk duruşundan ödün vermedi . Kaşları hafiften çatılırken tam itiraz edecekti ki Arda tekrar konuştu ." Eğer kafanda ki sorulara cevap istiyorsan yürü . Yoksa bir daha şansın olmayabilir "Arda arkasını dönüp giderken Yağız arkasından bakmakla yetindi . Hiç tanımadığı adam kafasında ki soruları nereden biliyordu ki ?
Hızla peşinden giderken Ardanın siyah bir arabada onu beklediğini gördü . Tereddüt etse de arabaya doğru ilerlerken Arda eliyle arka koltuğu işaret etti ve arabayı çalıştırdı . Yağız kapıyı açıp arka koltuğa oturduğunda kendini ikinci kez şaşırtan Hazalla karşılaştı yeniden . Hazal sıkıntılı bir tebessüm gönderdi . Yağız tam ağzını açıp konuşacakken Arda tekrar söyleyeceklerini ağzına tıktı . "Gittiğimiz yerde her şeyi anlayacaksın "
Yağız tekrar Hazal'a döndüğünde sabırsızlık ve öfkeyle konuştu "Ne oluyor Hazal ! Bütün bunlar ne demek ?" Hazal aynadan Ardaya bakıp tekrar Yağıza döndüğünde sıkıntıyla dudağını ısırdı . Yağızın daha sonradan fark ettiği başka bir şey ile de gözleri sonuna kadar açıldı . Sanki karşısında ki o eski Hazal durmuyordu . Gözlüğü gitmiş , saçlarını açık bırakmış ... Çok farklıydı . Sanki bir mücevherin üzerinde ki tozlar gitmiş ve asıl rengine dönmüş gibi . Güzeldi ,çok güzel.
Araba bir müddet sonra durduğunda ilk önce Hazal ardından da Arda indi arabadan. Yağız etrafına bakındığında eski bir evin önünde olduklarını fark etti . Arabadan inip etrafa bakındığında oldukça ıssız ve eski bir yerde olduklarını görmesiyle Ardaya döndü yönünü .
Arda Yağıza bakıp kapıyı işaret ettiğinde Yağız bir süre öylece baktı kapıya . Ardından Hazal'a döndü . Hazal tebessümle kendisine bakıyordu . Ama bu tebessüm sıradan değildi . Sanki büyük bir hata yapmıştı ve bunun altında eziliyormuş gibi bir tebessümdü . Çaresiz ama umutlu...
Yağız eski evin kapısına geldiğinde kapıyı açtı . Gıcırdayan kapı etrafta ki tek sesti . Bu eski evin ne penceresi nede perdeleri vardı .
Antreden çıkıp salona doğru yürürken duyduğu rutubet kokusu boğazını yaktı . Yağız salonun giriş kapısına geldiğinde üçlü koltukta oturan bedeni görmesi ile bir an çarpıldığını düşündü . Evrende ki bütün hareketlilik durmuştu bir anda .
Nefes sesleri bile duyulmuyordu . Çünkü iki adamda nefes almayı unutmuştu bir anda . Yağız farkında bile olmadan dolan gözlerinden bir damla yaş süzülmesiyle titredi . Elleri titrerken ayağını hareket ettirmeye çalıştı ama nafile . Yerinden bir milim dahi ilerleyemedi . Yanan boğazından boğuk çıkan tek cümle hayatını yeniden alt üst etmeye yetti . "B-baba !"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PORTAKAL ÇİÇEĞİ -HAZAL-TAMAMLANDI
Ficción General*** ...Kendi düşüncelerimle boğuşmaktan vazgeçip sesimin titremesine engel olamadan konuştum. " Yaklaşma" "Şşş..." Bu hareketi bile titrememe neden oldu. Sonra dudaklarını aralayıp konuşmaya başladı. " Bir daha ıssız sokaklara girme . Senin benden b...