44🔯

6.7K 336 21
                                    

Araba durduğunda sol tarafıma döndüm . Sarp sert bir şekil de karşıya bakıyordu sadece . Her an patlamaya hazır bir bombaydı sanki . Pimini çeken kişi de ben oluyordum galiba . 

Çağrı nasıl izin vermişti onunla gitmeme hala anlamış değildim. Kolumu arabanın kapısına uzattığım da soğuk bir sesle konuştu . 

"Çabuk ol "

Bir şey demeden arabadan indiğim de mezarlığın içine doğru ilerledim . Mithat bey mezarların nerede olduğunu tarif etmişti . Yavaşça  dediği yere doğru ilerlerken içimde ki acının tarifi yoktu .Yıllar sonra Anne ve Babamı buluyorum . Ama onlara sarılmak yerine toprağa derdimi anlatacaktım . Onları sarıp sarmalayan toprağa ...

Mithet beyin tarif ettiği yere geldiğim de bir an duraksadım . Benim ailem bu toprak mıydı yani ? Başına iki tane dikilmiş mezar taşları mıydı ?

Elimi kaldırıp bedenimi titreten kalbime dokundum . Bir avuç et parçası kalbime dokunmaya engel değildi. Tıpkı bir avuç toprak parçasının onları benden çalması gibi . Onlara dokunmam imkansız değildi .

Adımları mı devam ettirdiğim de yan yana yapılmış ve oldukça süslü iki mezar vardı . Anlaşılan iyi bakılmıştı zamanında . Gözlerimi yumup bir müddet bekledikten sonra tekrar açtım .

Başında beklediğim mezar taşının yanına oturdum . 

Neslihan &Murat KORMALI .

Annemin ve babamın   isimlerini söylemişti Mithat bey . İsimlerin yanında ise doğum ve ölüm tarihleri yazıyordu . 

Yanaklarımda süzülen göz yaşlarına engel olamadım . Olamazdım da. Elimi kaldırıp toprağın üzerine koydum . Demek bu topraktı onları benden alan. Avucumun içine aldığım toprağı sıkarken boğazımdan bir hıçkırık kaçtı . Bu hıçkırık söyleyip isteyipte söyleyemediklerim içindi , Sarılmak isteyipte sarılamadıklarım içindi .

Avucumda ki toprağı burnuma yaklaştırıp derince bir soluk aldım . Anne kokusu ne demekti bilmiyordum ki , toprağın annem gibi koktuğunu anlayabileydim . Bir hıçkırık daha derken ardı ardına ağlamaya başladım . Tek kelime etmeden geldiğimden beri ağlıyordum . Sonra hafifçe doğrulup göz yaşlarımı sildim . Ağlamamalıydım . Onlarda istemezdi. 

Kendimi toparlayıp dik bir şekilde oturdum . Önümde ki toprakla bakışmaya devam ettim . Söyleyecek o kadar çok şey vardı ki. Ama dudaklarımdan kelimeler çıkamıyordu . Boğazıma takılı kalmıştı bir şeyler . Yutkunamıyordum . Yutkunamadıkça da boğazım acıyordu . 

Bunca yıl susmuştum . Konuşma vaktiydi . Fakat duygularımı anlatacak tek kelime bulamıyordum . Zar zor da olsa dudaklarımdan dökülen kelimeler kulaklarıma ilişti .

"Anne .."

Elimi toprağın üzerinde gezdirip öylece baktım  . Neden konuşamıyordum ki sanki !

Belki de bir daha onları göremeyecektim fakat dilime vurulan prangalar susmama sebep oluyordu . Bende sustum .

Ne kadar vakit geçti bilmiyordum. Gözlerimde biriken yaşları silip ayağa kalktım . Son kez aramızda ki perde görevini üstlenen toprağa baktım . Hafifçe eğilip onlara dokundum . Sıcaklıkları toprağa sinmişti sanki . 

"Sizi özleyeceğim . Zaten sizi özlemekle geçmedi mi ömrüm ? . Olsun . Ben yine  sizi özlemeye devam edeceğim ..."

Elleri topraktan çekip dikleştim . 

"Sizi..."

bir yumru oturdu boğazıma . Konuşmama engel oldu . Tekrarladım cümlemi

"Sizi.."

PORTAKAL ÇİÇEĞİ -HAZAL-TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin