Bazen gezegenimiz acaba evrenin tımarhanesi mi diye düşünmeden edemiyorum.
Goethe
"10 yıl geriye gitme şansımız olsaydı neyi değiştirirdin ?"
Hazalın sorusu ile Çağrı kafasını yaslandığı göğüslerden kaldırıp kendisine en değerli şeymiş gibi bakan kadının gözlerine dikti gözlerini.
Ardından sorulan soruyu bir kez daha kafasında çevirdi. Bundan on yıl önceye gitmek istiyor muydu ? Gitseydi neyi değiştirebilirdi. Ardından yıllardır içinde bir yara gibi kanayan pişmanlığını dile getirdi.
"Şevket denilen pisliğin tehditini kabul etmemeliydi. Daha düzgün oturup düşünmeliydim. Eminim başka bir yol bulabilirdim. Belki seni de Yağız'ı da alıp gidebilirdim.O zaman hem sizden uzak kalmamış olacaktım hemde bir katil olmayacaktım."
Hazal hemen karnının üzerinde uzanan adamın saçlarına elini geçirdiğinde şefkatle bir kaç tutamı avucuna alıp okşadı.
"Eğer Şevket diye birisi hayatımızda hiç olmasaydı anne ve baban hala yaşıyor olacaktı. Sen kardeşinden hiç bir zaman nefret ediyor olmayacaktın. Belki daha güzel bir hayatın olacaktı. Bir aileyle büyüyecektin"
Hazal dakikalarca düşündü. Eğer Şevket hiç hayatlarına girmemiş olsaydı mutlu olur muydu ? Bambaşka bir hayatın içinde büyüyecekti. Uzun bir sessizlikten sonra Hazal konuştu.
"Eğer şevket hiç hayatımıza girmeseydi seninle asla tanışamayacaktım belki de. Yağız asla bizim çocuğumuz olmayacaktı. Deniz doğmayacaktı. O adamdan her zaman nefret ettim. Ve edeceğimde ama sizleri başka bir hayata tercih etmezdim. Bana şimdi ya da seni sevdiğimi fark ettiğim ilk anda toz pembe bir hayat sunsaydılar elimin tersiyle iterdim."
Çağrı kafasını daha çok sevdiği kadının karnına bastırırken aslında dolan gözlerini sakladığını biliyordu Hazal. Önceden korkmadan akıttığı yaşları şimdi göstermeye utanıyordu. Kendisine her gün büyüdüğünü ve bir baba olduğunu hatırlatsa da o hala bir çocuktu Hazalın kollarında.
"Seninle yaşadığım hiç bir şeyden pişman değilim" diye ekledi Hazal.
Çağrının sarsılan omuzlarından ağladığı fark eden Hazal elini koca adamın omuzlarına koyup kafasını kaldırmasını sağlarken kendisinin de gözleri doldu.
Çağrı kızarık gözlerle Hazal'a bakarken eğer tek kelime ederse hüngür hüngür ağlayacağını biliyordu. Bunu Hazal da fark ettiğinde hızla kollarını Çağrının boynuna dolayıp sıkıca sarıldı. Hazal bir çocuğu avutur gibi konuştu.
"Bitti artık. Kötü günlerin hepsi geçti. Artık bir birimizi görmeden bir günümüz dahi geçmeyecek. Bundan sonra sağına döndüğünde Yağızı Soluna döndüğünde beni ve ne tarafa dönersen dön Denizi göreceksin"
Çağrı kafasını olumlu anlamda sallarken boğuk bir sesle yanıt verdi.
"Biliyorum , sizi çok seviyorum..."
Sevdiği kadının kokusuyla ciğerlerini doldururken kendini zorlukla geriye çekip Hazalın yüzüne baktı.
"O kadar yalnız kaldım ki... Bazen kafayı yediğimi sanıyordum."
Hazal ellerini Çağrının yüzüne çıkardığında adamın gözlerinde ki ıslaklığı silip iki göz çukuruna da öpücük bırakırken fısıldadı.
"Öyle günler gelecek ki sesimizden evden kaçmayı isteyeceksin"
Bu dediğine ikisi de bir anda gülerken kapının açılması ve üzerlerine gelen kızları ile bakışları o yöne döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PORTAKAL ÇİÇEĞİ -HAZAL-TAMAMLANDI
Aktuelle Literatur*** ...Kendi düşüncelerimle boğuşmaktan vazgeçip sesimin titremesine engel olamadan konuştum. " Yaklaşma" "Şşş..." Bu hareketi bile titrememe neden oldu. Sonra dudaklarını aralayıp konuşmaya başladı. " Bir daha ıssız sokaklara girme . Senin benden b...