Sarp elinde ki silahı , kayalıklara vuran dalgalara doğru fırlattı . Denizin dalga sesi kayalıklarda çarpıp dört bir yanı sarıyordu . Ayakları taşıyamaz olmuştu artık bu bedeni . Ne bedeninde nede zihninde güç kalmamıştı artık .
Adamları ise patronlarının çaresizliğini uzaktan izlemekle yetiniyorlardı . Yapabilecekleri hiç bir şey yoktu .
Sarp dalgaların sesini bastırmak istercesine bağırdı . Buna haykırmakta diyebiliriz . İçinde ki acıyı denize döktü . İçinde bir çok şey barındıran deniz onun da acısına kucak açar mıydı acaba ? Ellerini hızla yere vurup bir daha , bir daha haykırdı . Buna eş değer olarak gözlerinden yaşlar yol almış denizin tuzlu suyuna karışmak istercesine sicimle akıp gidiyordu .
'Ne zaman ?' diye kendi kendine sordu koca adam . Bu acı ne zaman geçecekti ? Peki geçebilecek miydi ? Zamana , yaşananlara , kendine inat geçer miydi ?
Geçmişin gölgesinde yaşamaktan ne zaman kurtulacaktı ? Bu acı kendini kurt gibi içten içe kemirirken nasıl tam olacaktı ?
Bir yanı toprakken nasıl yaşam barındıracaktı içinde . "Toprak " diye fısıldadı duvarları küf tutmuş adam . Aklına bir şeyler gelmiş gibi gülümsedi .Yerde ki toprağı avuçlayıp gülümsedi ve yeniden bağırdı .
"Toprak !"
Hızla ayağa kalkıp avucunda tuttuğu toprağı hızla kayalıklardan savurdu . Denizin sonsuz müziğine sinirlenmeden dinledi . Sahi bunu neden daha önce düşünememişti !
Arkasını dönüp hızlıca adamlarına yürürken çalışanları ne olduğunu anlamayıp saygı göstermek adına duruşlarını dikleştirdiler . Sarp hızlıca arabaya binerken Yakup'a seslenmeyi de unutmamıştı .
"Yakup ! Hemen Türkiye'ye dönüyoruz !"
Yakup patronunun bu ani çıkışı ile bir an afallayıp siyah giyinimli korumalara baktı . Bu işin sonu nereye gidiyor bilmiyordu . Patronu bir gizin peşine düşmüş bir umutla öleni geri getirmeye çalışıyordu . Onun için zor görünen şey patronu için yaşama nedeniydi .
Sarp parmaklarını arabanın koluna yaslanmış düşünceleri ile boğuşuyordu . Aradan geçen saatlerden sonra sonunda Türkiye'ye varmış ve aklından geçen şeyi yapıp yapmama konusunda tereddüt ediyordu .
En çok ta Yağızın vereceği tepki onu kararsızlığa itiyordu . Her şeyi ondan gizli yürütecekti . Çocuğa işin aslını bilmeden öğrenmeden umut veremezdi.
Elini kalbinin üzerine koydu .
İşte oradaydı !
Elinin altında atan kalpteydi en büyük kanıt !
Yıllar sonra böyle atmasının başka bir nedeni olamazdı . Kardeşi yaşıyordu ! Hazal yaşıyordu .
Ömrünü vermeye hazırdı Hazal için . Fakat yıllar önce gösterdikleri cesaretle ikisinin de karşısında dili susmuş ve eli ayağı bağlanmıştı . Ona sadece , bu aşkın karşısında eğilmek kalmıştı .
Bu hayatta ki en değerli iki insan da bir anda yok olmuştu .Belki zamanında onların karşısında değil de yanında olsaydı şimdi onlarda burada olacaklardı diye düşündü . O düşündükçe içinde ki yara da sızlamaya devam etti .
"Geldik abi "
Yakup'un sesi ile Sarp zor da olsa kendine gelebilmişti . Arabadan inip taş yolda ilerlemeye başladı . Bunu yapacaktı !
Cesaretini toplayıp konuştu .
"Size söylediğim malzemeleri getirdiniz mi ?"
"Evet abi "
"Peki ya Doktor geldi mi ?"
"5 dakika ya burada olacak abi "
"Tamam kazmaya başlayın siz "
Sarp , ayakta dikilip şaşkınca mezara bakan Yakup'un yanına gitti. Adamları küreği her toprağa vuruşunda Yakup biraz daha heyecanlanıyor ve geriliyordu .
Sonunda kazı işlemi biterken Yakup elini ağzına kapatarak midesini tuttu ve oradan hızla ayrıldı . Kalıbı her ne kadar acımasız dursa da içi naif bir çocuktu . En ufak olaydan bile çok çabuk etkilenip üstesinden zar zor gelirdi . Sarpın yanında çalışmak istemesi ise tam bir muammaydı .
Sarp yerde ki iki kefene sarılmış ve çürümüş bedene baktı . Yılar önce otopsi raporları sonucunda bu cesetlerin Çağrı ve Hazal'a ait olduğunu söylemişlerdi . O zaman inanmıştı Fakat şimdi içinde bir umut vardı ve o umut bunu bile yaptırmıştı. Kardeşinin mezarını kazdırıp yeniden DNA testi yaptıracaktı . Buna mecbur gibi hissetti kendini . Yapacaktı !
Ersin , Hazal'a baktıkça bu saçma bahse neden girdiğini düşünüyordu . Vicdan azabından dolayı değildi bu pişmanlık . Hazalı bakımsız ve çirkin buluyordu . İçinden , Kızın gözlüklerinden yüzünü göremiyoruz ki ! diye geçirmeden de edemedi . Bu oyunu oynamak gerçekten zor olacaktı , hele ki böyle bir kızla !
Yüzüne yeniden o sahte gülümsemesini yerleştirip Hazal'a döndü yönünü .
"Ee okul çıkışı ne yapıyorsun Hazal ?"
Hazal bu sıkıcı muhabbetten gerçekten rahatsız olmaya başlamıştı . Çocukların ters bir hareketini de görmemişti fakat içinde ki bir his onu rahatsız ediyordu .
"Yurda gideceğim , neden ki ?"
"Çıkışta bir şeyler mi yapsak diye soracaktım "
Hazal bakışlarını Yağıza çevirdiğinde onun karşı duvara düz bir suratla baktığını fark etti . Gökalp ise bu oyunun vicdan azabını çeken tek kişiydi . Neden bu kaz kafalı Ersine uymuştu ki ! Ama motosikletini kaybetmek vardı işin ucunda o yüzden destekledi Ersini .
"Evet okulun yakının da çok güzel bir kafe var istersen ..."
"Teşekkür ederim . Ama benim yurda gitmem gerek "
Aldıkları cevap ile İki genç adamda susmuştu . Hazal ise içinde oluşan huzursuzluğa anlam veremiyordu . Ayağa kalkıp lavaboya doğru yürüdü . Bu son dersti ve bir kaç dakika sonra zil çalacaktı . O yüzden adımlarını hızlandırıp lavaboya attı kendini .
Aynada ki yansımasıyla bakıştı bir süre . Ne zaman kötü bir şey olsa içinde bu duygu oluşur ve bütün yaşam enerjisini emerdi . Eli boğazında ki kolyeye gitti . Siyah ve yıpranmış ipliğe takılı olan sarı bir taş vardı ucunda . Bunu annesi vermişti kendisine .
Bu taşın kendisini kötülüklerden koruduğuna inanırdı her zaman .Derin bir nefes alıp elini yüzünü yıkadı ve kuruladı . Lavabodan çıkıp sınıfa gireceği vakit içeriden gelen seslerle kulak kesildi .
"Oğlum vazgeçelim şu iddiadan ya . "
"Gökalp saçmalama lan ! Kızı tavlayamam diye mi korktun yoksa ?"
Ersinin bu alaylı konuşması üzerine Gökalp derin bir of çekti .
"Bu yarışa girmemiz bile saçmaydı . Bu çok adice Ersin "
"Ne kadar abarttın oğlum . Merak etme sonunda sadece güleceğiz"
Hazal yanında ki duvara yaslanıp az önce şahit olduğu konuşmaları düşündü . Demek o yüzdendi bu yakınlıkları !
İçeriden gelen sesle hızlıca başka bir sınıfa girip gizlendi Hazal . Gökalp ve Ersin okul çıkışına ilerlerken Hazal da sınıfa girip çantasını taktı sırtına .
Acaba Yağızda var mıydı bu oyunun içinde ?
Hazal her ne kadar buna ihmal vermese de şüphelenmeden de edemiyordu . Adımları çıkışa doğru gittiğinde okulun bahçesin de gözüne o üçlü çarpmıştı .
Gökalp , Ersin ve Yağız !
Yağızın arabasının yanında durmuş koyu bir muhabbet içindeydiler . Hazal derin bir nefes alarak adımlarını onların yanına çevirdi . Kendilerine gelen kızı fark eden üçlü bir an durmuş şaşkınca bakmışlardı .
Hazal kendinden emin bir ifadeyle gelmiş ve bu üçlünün karşısında durmuştu . Yüzüne en içten bir gülümseme yerleştirip konuştu
"Teklifinizi düşündüm ve kabul ediyorum. Hangi kafeydi bu ?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PORTAKAL ÇİÇEĞİ -HAZAL-TAMAMLANDI
Ficción General*** ...Kendi düşüncelerimle boğuşmaktan vazgeçip sesimin titremesine engel olamadan konuştum. " Yaklaşma" "Şşş..." Bu hareketi bile titrememe neden oldu. Sonra dudaklarını aralayıp konuşmaya başladı. " Bir daha ıssız sokaklara girme . Senin benden b...