Yirmi dört saat içinde olup bitene inanmakta güçlük çekiyordum. Daha dün bu saatlerde Qusay'dan ayrılmış, onun söyledikleri yüzünden hüngür hüngür ağlıyorken bugün parmağımda Zaydan'ın yüzüğüyle şirketteydim. Akşamdan beri parmağımdaki yüzüğe bakıp duruyordum. Ciddi ciddi bir evlilik teklifi almıştım. Hem de baş döndürücü hızla gelişmişti her şey. Zaydan'ı ne kadar tanıdığımı bile bilmiyordum. Düşündükçe hakkında çok az şey bildiğimi fark ediyordum. Üstelik bana hala eski nişanlısından da bahsetmemişti. Hâlbuki haklarında dönen pek çok dedikodu gelmişti kulağıma. Ayrılıkları da olaylı olmuştu. Bunlar aklıma geldikçe acele ettiğimizi düşünüyor, sonra kendimi ikna ediyordum. Zaydan'la da Qusay'la olduğu gibi yıllarca sevgili olmam gerekmiyordu. Herhalde onu Qusay'dan daha iyi tanıyor olmalıydım. Hem hemen yarın da evlenecek değildik. Birbirimizi daha iyi tanıyabileceğimiz zamanlar vardı önümüzde. Ondan vazgeçmeyeceğime göre daha iyi tanıyıp daha çok sevecek olmaktan başka seçenek de gelmiyordu aklıma.
Şu iki günde alelacele şirkete taşınmıştı odam. Dubai'deki işimi bitirmek konusunda hala aynı aceleciliği gösteriyordum. Aileme bahsetmem gereken kişi değişmişse de konu aynıydı. Sevdiğim biri vardı. Evlenmek istiyorduk. Bunu düşündükçe eskisinden daha çok heyecan duyuyordum. Görmediğim biri değildi Zaydan. Ondan bahsetmek herhalde daha kolay olacaktı.
Odamın kapısı vuruldu. Yeni ofisime ilk misafirim gelmişti. Zaydan yüzünde akşamki kadar derin bir gülümsemeyle içeri girdi.
"Günaydın."
"Günaydın."
"Geldiğini duyunca yeni çalışma odanda ilk ziyaretçin olmak istedim."
"Hoş geldiniz. İyi yapmışsınız Zaydan Bey."
"Keşke bugün de dinlenseydin."
"İyiyim ben."
"Madem öyle, seni daha rahat görme fırsatı bulacağım için ben de itiraz etmeyeceğim."
"Bir şey içer misiniz Zaydan Bey?"
"Birkaç dakika sonra toplantım var. Öğlen yemeğini birlikte yeriz."
"Olur."
"Gülfem, çok mutluyum."dedi az sonra neşeli bir sesle.
"Ben de."
"Ayşe'yle Hussein'in düğünü bugündü, değil mi?" Arkadaşının düğününü yeni hatırlıyor gibi bir tavırla şaşırarak. Başka bir planı vardı da bu düğün planını bozmuştu sanki. "Neyse ben toplantıya geçeyim. Öğle yemeğinde özel bir yere götüreceğim seni."
"Nereye gideceğiz?"
"Sürpriz."
***
Öğle yemeğinde Abdulnaser'in evine getirmişti beni. Ancak eve yaklaşınca anlamıştım sürprizini. Biraz da gerilmiştim doğrusu. Eve girerken bile daha önce söylememiş olmasına söylenip duruyordum.
"Bu yaptığın babana da sürpriz olmayacak değil mi? Haberi var mı?"
"Hayır. Ona da sürpriz olacak."dedi pişkince.
"Gidiyorum ben."diyerek geriye döndüğümde gülerek kolumdan tutup geri çevirdi beni.
"Çok abartıyorsun. Babam yanında kötü bir şey söylemeyecek kadar kibar adamdır."
"Önce sen konuşmalıydın babanla. Beni zor durumda bırakıyorsun."
"Babam seni çok sevdi. Haberi verdiğimizde çok mutlu olacak. Senin de bu mutluluğa şahit olmanı istiyorum. Akşam düğünde herkes öğrenecek zaten. Herkesle mi öğrensin babam?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUALARIMIN PRENSİ
RomanceUçak Kahire havaalanına indiğinde saat 19.30'u geçiyordu. Üzerimde kan olmuş saks mavisi bir elbise, elimde, içinde telefon bile olmayan bir çantayla, numarasını bile ezbere bilmediğim O adamı görmeye gelmiştim. O'nu nasıl mı bulacaktım? Ben O'nu bu...