Otele o gülleri gönderdikleri günden beri Zaydan otelde yan dairemde kalıyordu. Dairemin olduğu kattaki güvenlik eskisinden daha sıkıydı. Zaydan bu gül meselesiyle ilgili neler olup bittiğinden bana bahsetmiyordu. Ama güvenliğe ve hala yan dairede kaldığına bakılırsa sorun çözülmüş de değildi.
Oteldeki ve ofisimdeki sıkı güvenlik dışında hayatımız normal akışında devam ediyordu. Üzerinden beş gün geçmişti. Gülleri de, o gece ki telaşımızı da unutmuştuk neredeyse. Belki de sorun çözüldüğü halde Zaydan emin olmak için güvenliği çekmiyordu. Bu konuda beni fazla rahatsız eden bir şey yoktu. İşlerime devam ediyordum.
Faysal Bey'in şirketindeki semineri bitirmiş bir kafede çay içerken annemle görüntülü konuşmuştum. Akşam Zaydan'ın akrabalarından birinin düğün töreni vardı. Anneme giyeceğim elbiseyi anlatmıştım uzun uzun. Takısız gitmemem konusunda uyarmıştı ısrarla. O kadar mücevheri bana başkalarına da göstereyim, diye almışlardı anneme göre. Yoksa Abdulnaser'in gelini düğüne takısız katıldı diye dedikodumu ederlerdi. Bir ara Çağrı da katıldı bize. İngilizce hocasının pratik yapmalarını önerdiğini, bu yüzden birkaç gündür sık sık Zaydan'ı arayıp onunla konuşmaya çalıştığını söylediğinde gülsem mi kızsam mı bilememiştim. Ama annem ensesine bir tane geçirmişti, Zaydan gibi meşgul bir iş adamı böyle saçma bir sebeple rahatsız ettiğini duyunca.
***
Saat 7.30'da Burj Khalifa'da, törenin yapılacağı salondaydık. Artık bir kısmını tanıyordum bu insanların. Birçoğuyla da göz aşinalığım vardı. Bu insanlar arasında kendimi en çok Ayşe'nin yanında rahat hissediyordum. Zaydan da bunun farkında olmalı ki daha önce katıldığımız törenlerde yaptığı gibi tanımadığım insanlarla ayaküstü sohbet edip beni de yanında sürüklemek yerine Hussein'le Ayşe'nin yanında duruyordu bu akşam. Yarın akşam için onların evlerine davet edilmiştik. Zaydan bana sormadan kabul etmişti gene.
Ayşe bana tanımadığım birilerinin dedikodusunu yaparken Tarık'ın Zaydan'ın yanına ne ara geldiğini fark etmemiştim bile. Zaydan'ın kulağına doğru eğilmiş bir şeyler söylüyordu. Yüzündeki şaşkınlığı fark edince meraklanmıştım. Zaydan onu izlediğimi fark edince bana doğru yaklaştı. İçerideki gürültüde sesini duyurmak için kulağıma eğildi.
"Gülfem, bir süreliğine ayrılmam gerekiyor. Ben dönene kadar Ayşe'nin yanında ol. Bir yere ayrılma. Olur mu?"
Benim bir şey sormama ya da söylememe fırsat bırakmadan Tarık'la birlikte hızlı adımlarla ayrıldılar salondan. Önce gene güller gelmiş olabileceğini düşündüm ama öyle olsaydı beni Ayşe'ye emanet edip gitmezdi herhalde. İş meselesiydi belki.
"Ne oluyor? Zaydan nereye gitti?"diyerek bana baktı Hussein.
"Bilmiyorum. Tarık bir şeyler söyledi ama..."
"Ben bir bakayım. Telaşlı görünüyordu."
***
Ayşe'yle birlikte salonun ortasında kalakalmıştık. İkimiz de bir şey anlamamış halde birbirimize bakıyorduk. Ayşe halimize gülünce ben de güldüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUALARIMIN PRENSİ
RomanceUçak Kahire havaalanına indiğinde saat 19.30'u geçiyordu. Üzerimde kan olmuş saks mavisi bir elbise, elimde, içinde telefon bile olmayan bir çantayla, numarasını bile ezbere bilmediğim O adamı görmeye gelmiştim. O'nu nasıl mı bulacaktım? Ben O'nu bu...