Kulak tırmalayan bir uğultu... Göz alan beyaz ışık, mide bulandıran ilaç kokusu, ellerimde keskin bir acı, boğazımdan mideme doğru yakıcı bir ağrı, ağzımı burnumu kapatan oksijen maskesinin yüzümde bıraktığı o rahatsız edici his... Usulca uzanıp maskeyi indirdim. Derin birkaç nefes aldım. Aldığım nefes canımı acıtıyordu ama maske olmadan da nefes alabiliyordum. Kan ve ilaç kokusu doluyordu ciğerlerime.
Bileklerim! Ellerimi kaldırıp bileklerime baktım. İki bileğim de sarılıydı. Ciğerlerimin, midemin ağrıdığını hissedebiliyordum. Hala canım böyle acıdığına göre, aldığım nefesleri ağrıyan ciğerlerimde hissettiğime göre rüyada değildim.
Etrafıma bakınırken Zaydan'ın yanımda oturduğunu fark ettim. Bir koltuğun üstünde uyuyordu. Rüya mıydı yoksa? Ölmüş müydüm?
Gözyaşlarım ağır ağır süzülüyordu. Ne yaşadıklarımız ne de şimdilik kurtulmuşluğumuz rüya değildi. Eğer rüyaysa da uyanmak istemiyordum zaten. Uyanana kadar Zaydan'ı böyle izleyebilirdim. Bütün günahlar, yalanlar, şüpheler üzerinden dökülmüşçesine masum görünüyordu. Ve ben şu birkaç günlük ayrılık ve 'neredeyse ölüm'den sonra daha çok seviyordum bu adamı.
...
"Zaydan," Sesim güçsüz çıkmıştı ama duydu beni. Bağırmışım gibi sıçrayarak açtı gözlerini.
"Gülfem, sevgilim!"
"Nasıl kurtuldum? Yoksa rüya mı bu?"diye sordum ellerimi yeniden kaldırıp bileklerime bakarak.
"Hayır gözümün nuru. Yanımdasın. Ölmedik."
"Hafza? Yasemin?"
"Boş ver şimdi bunları. Artık her şey bitti."
"Ailem? Onlar iyiler mi?"
"Onlara kaçırıldığını söyleyemedim. Hiçbir şeyden haberleri yok. Matmazel de Dubai'deydi. O bir şekilde oyaladı aileni."
"Nasıl oyaladı?"
"Senin telefonundan mesajlar gönderdiler. İnstagram hesabından bir şeyler paylaştılar... Yaptılar bir şeyler."
"Onları aramalıyım."
"Tamam. Saat çok geç değil. Hemen arayabiliriz."
***
Annem, babam, Çağrı. Hepsini çok özlemiştim. Konuştuğumuz dakikalar boyunca ağlamıştım. Artık Türkiye'ye dönmek istiyordum. Birkaç güne kadar ülkeme dönecektim inşallah. Düğüne kadar da bir daha Dubai'ye gelmek istemiyordum.
...
"Kaç gün oldu? Ne kadar zaman o zindanda tutuldum?"diye sordum.
"Dört gün boyunca senden haber alamadık."
Sanki daha uzun bir süre orada tutsak kalmışım gibi uzun gelmişti zaman. Dört gün. Bu dört günde ömrümün dört senesi tükenmişti sanki.
"Meryem Teyze? O nerede?"diye sordum. Ailemin haberi olmadığı için burada değillerdi ama eğer haberi varsa Meryem Teyze'nin şimdi yanımda olması gerekmez miydi?
"Bu sabah Fransa'ya dönmek zorunda kaldı."
"Neden? Ne oldu ki?"
"Büyükannem biraz rahatsızlanmış."
"Gerçekten mi?"
"Ama şimdi iyi. Sen uyurken teyzem aradı. Büyükannemle konuşamadım ama iyi olduğunu söyledi."
Odanın kapısı vuruldu.
"Gel."diye seslendi Zaydan. Beyaz önlüklü iki kadın girdi içeriye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUALARIMIN PRENSİ
RomanceUçak Kahire havaalanına indiğinde saat 19.30'u geçiyordu. Üzerimde kan olmuş saks mavisi bir elbise, elimde, içinde telefon bile olmayan bir çantayla, numarasını bile ezbere bilmediğim O adamı görmeye gelmiştim. O'nu nasıl mı bulacaktım? Ben O'nu bu...