Çok az bir masrafla kafenin konseptini değiştirecek bir bütçe çıkartmıştım. Bahçeye bir sahne kurulmuştu. Bir de eğlenceli, her yaşa hitap edebilecek basit bir oyun bulmuştuk. İki kişi, arasında oynanacak bir oyun olacaktı bu. İsteyen bir çift sahneye çıkacaktı. Ve büyük ekranda diğer müşterilerin şahitliğinde basit bir bilgisayar oyunu oynayacaklardı. Kaybeden modoratörün tuttuğu 10 zarftan birini seçecek ve ne çıkarsa çıksın cezasını kabul edecekti. 10 cezanın ne olduğu önceden sıralanmıştı zaten. Değişmeyen seçenekler olacaklardı. En utandığın anın neydi? Bir şarkı söyle. İlk aşkın kimdi, ondan bahset, arkadaşına bir şey itiraf et...
Üç haftayı geçmişti, Dubai'deydim. Yoruluyordum ama çok güzel zamanlar da geçiriyordum. Güzel dostluklar edinmiştim. AVM'deki çalışanlar da kafe çalışanları da sıcakkanlı insanlardı. İsmimi söylemede zorlansalar da bana Arapça öğretmek, yardımcı olmak konusunda hepsi hevesliydi. Şimdiden pek çok şey öğrenmiştim. Geçen gün Qusay'la konuşurken ona Arapça bir şeyler söylemiştim. Hem şaşırmış hem mutlu olmuştu. Türkiye'ye döndüğümde günlük dilde konuşacak kadar Arapça öğrenmiş olacağımı söylemiştim. Her anlamda kazançlı bir işti bu benim için.
Zaydan Bey'i o aslan olayından sonra bir kez daha görmüştüm. AVM'deki ofisimde ziyaret etmiş, işlerin gidişatı hakkında bilgi almıştı. Kafeden çok AVM ile ilgileniyordu elbette. Ben de öyle. Öğrencilerin yardımıyla hem online hem de yüz yüze anketler yapmıştık. Fatima Abla'nın 18 yaşındaki kızı da zaman zaman bana yardım ediyordu. Zehir gibi bir kızdı. Hem güvenilir hem annesi gibi sıcak. Ofiste birlikte çalışıyorduk. Hem dil öğrenmeme hem de anketleri okuma konusunda yardımcı oluyordu.
Bu arada başka bir şey daha olmuştu. Oteldeki odamı ilk geldiğim günkü daireye taşımışlardı tekrar. Zaydan'ların evindeki aslan macerasından sonra otele döndüğümde dairemin Zaydan'ın emri üzere eski yerine taşındığını öğrenmiştim.
Otelde çok vakit geçiremiyordum. 10'dan 18'e kadar AVM'deydim. Sonra da kafeye gidiyordum. Oyunlu gösterilerimiz başlayalı iki gün olmuştu. Öncesinde ışıklı bir tabela hazırlatmıştık. Bir de siyasi parti açılışı gibi şaşalı tanıtımlar, reklamlar yapmıştık. Sunucu olarak anket çalışmalarına yardım etmiş geveze, şen şakrak iki arkadaşı seçmiştim. Çok iyi götürüyorlardı bu işi. İkinci gün kafe birinci günden daha kalabalıktı. Oyun hem oynayanlar için hem izleyenler için eğlenceliydi. Özellikle turistler oyunu oynamak için can atıyorlardı.
Gece on ikide kafenin günlük hâsılatını hesapladık. Yeni konsept önceki günlerin hasılatının iki katını geçmişti. Pek çok kişinin yardımı ve çabasıyla kafeden beklenmeyen o başarıyı yakalamıştık. Anlaştığımız gibi Türkiye'ye gidiyordum. Aileme sürpriz yapacaktım. Türkiye'den dönüşümle ilgili de bir planım vardı. Qusay'a da sürpriz yapacak Mısır'a onu görmeye gidecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUALARIMIN PRENSİ
Roman d'amourUçak Kahire havaalanına indiğinde saat 19.30'u geçiyordu. Üzerimde kan olmuş saks mavisi bir elbise, elimde, içinde telefon bile olmayan bir çantayla, numarasını bile ezbere bilmediğim O adamı görmeye gelmiştim. O'nu nasıl mı bulacaktım? Ben O'nu bu...