Pinokyo, bir keresinde biri bana demişti ki; seçeneklerin seni karar veremeyeceğin kadar zor durumda bırakırsa, yüzünü rüzgâra dön, kapat gözlerini, sadece kalbini dinle. Çünkü böyle zamanlarda kalbinin vereceği karar en mantıklı kararlardan bin kat daha iyidir. Mantığını duymazdan gelebilirsin ama kalbin dili bir kez çözüldü mü bir daha susmaz. Ölsen bile susmaz.
O gün kalbim seni söyledi. Seni fısıldadı rüzgâra, seni bağırdı avaz avaz. Söylediğin yalanları, canımı ne kadar yaktığını unuttum. Çünkü sensizlik canımı söylediğin yalanlardan daha az yakmayacak gibiydi. Sen kalbimin verdiği karardın. Seçeneklerim arasındaki en güzel karardın. Sana geldim Pinokyo.
*****
Lisedeyken okul kütüphanesinden üç kitabı aynı anda ödünç alabiliyorduk. Genelde aynı kitaptan üç tane alırdım. Bu kitaplardan biri Noyan için, biri Yaren için, diğeri de benim içindi. Aynı kitapları birlikte okumaya başlardık. Ve genelde son bitiren ben olurdum. Benim kitap seçimimde mi hata vardı yoksa ikisinden farklı bakış açısına mı sahiptim, bilmiyorum. Ama gidişatı beğenmediler mi kitabın sonunu getirmezlerdi. Niye seçtiğim kitapları bitirmiyorsunuz, diye sitem ettiğimde Yaren'den çok mantıklı bir cevap almıştım; Manava gittin, karpuz aldın. Eve getirip kestin o karpuzu. Ama içinden kabak çıktı. Devam edip yer misin?
Kendimi damak tadı olmayan, zamanı değersiz, seçimleri değersiz, basit biri gibi hissettiğim halde söylediği söz o kadar mantıklıydı ki, içten içe hayran olmuştum onlar gibi düşünen insanlara.
Bazı insanlar Yaren'le Noyan gibi kendilerine sunulanları süzerek yaşarlar. Gidişatı beğenmediler mi filmin sonunu izlemez ya da romanın sonunu getirmezler mesela. Böyle insanları hep takdir etmişimdir ama onlardan biri değilim. Yolun sonu görünse de yol üzerinde mucizeler bekleyip sabırla sonunu getirenlerdenim. Görülen son ufuk çizgisi gibi kandırmacadır belki. Elbette karpuz yerine kabaksa yemezsin ama bütün yarım bıraktıklarınızı açıklamaya bu örneğin yetmediğine sizin kapağını kapatıp bir kenara attığınız o kitaplara devam ederken şahit oldum. Bazı hikâyeler tam da sizin vazgeçtiğiniz noktada değişmeye başladı. Belki varılacak yer belliydi ama yol üstünde karşılaşılacak olanları, o yol hikâyelerini tahmin edemediniz.
Belki de Zaydan'la olan hikâyemden bu yüzden böyle kolayca vazgeçemedim. Sonumuz göründüğü gibi olmak zorunda değildi. Yalanlarıyla her şeyi yakıp küle çeviren adam küllerimizden yeniden doğabileceğimize inandırdı beni. Bir şeyler yapmak zorundaydık. O bir adım attı. Ben bir adım attım. Ve hikâye baştan sona değişti.
Yüzümü rüzgâra döndüğümde kalbim bana senden vazgeçmememi söyledi. Ben de sonuna kadar sonumuzu görmek istedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUALARIMIN PRENSİ
RomansUçak Kahire havaalanına indiğinde saat 19.30'u geçiyordu. Üzerimde kan olmuş saks mavisi bir elbise, elimde, içinde telefon bile olmayan bir çantayla, numarasını bile ezbere bilmediğim O adamı görmeye gelmiştim. O'nu nasıl mı bulacaktım? Ben O'nu bu...