Arsasını bildiğim inşaatını da bir defa dışarıdan gördüğüm yeni eve gittiğimde sürprizim geçen seferkinden daha çok şaşırtmıştı onları. Anneme sarılınca çocuk gibi ağlamıştım. Canım acıyordu.
____________________________
3. Gün
Sakarya'ya geleli üç gün olmuştu. Gene grip olmuştum. Bütün halsizliğimi, yorgunluğumu, canımın yangınını hastalığın halsizliğine gizlemiştim. Bu hastalık bu sefer imdadıma yetişmişti.
Dün sabah Çağrı'nın okul servisi gecikince O'nu okula ben götürmüştüm. Eve döndüğümde Zaydan evimizin önündeydi. O'nu görünce arabanın anahtarları düşmüştü elimden. Ben içimde O'nu bitirmeye çalışırken neden yapıyordu bana bunu? O'nu hiç görmemiş gibi içeri girecektim ama karşıma dikildi. Konuşmak istiyordu. Konuşacak hiçbir şeyin kalmadığını söyleyip içeri girmiştim. Hemen gitti mi, yoksa bir süre orada bekledi mi bilmiyordum. Cama hatta o cepheye bakan odalara bile yaklaşmaya cesaret edememiştim.
__________________________
7. Gün
Bir haftadır Sakarya'dayım. Ne gribi ne içimdeki kanser olmuş aşkı atlatabiliyordum. Annemin zoruyla iki defa hastaneye gitmiştim. İlaçlar sökmüyordu gribi. Belki de bünyem Dubai'yi özlüyordu. O da oyun oynuyordu bana Zaydan'a dönmem için. Dönmeyecektim. Atlatacaktım gribi de kalp kanserimi de.
Sık sık yaren'le görüşüyor, onunla dertleşiyordum. Birkaç günden beri Zaydan'ın aslında Qusay olmasının o kadar da kötü bir şey olmadığını düşündüğünü söylüyordu. Yalanı, ihaneti büyükmüş ama böyle seviyorken affedilemez de değilmiş. Neden fikrini böyle değiştirdiğini ancak Yaren'in de okullarına yeni gelen bir öğretmenle bir süredir konuştuğunu söylediği zaman anlamıştım. Ben böyle aşk acısı çekerken kendi aşkından bahsetmek ihanet olur gibi gelmişti hanımefendiye. O yüzden daha erken söyleyememişti. Böyle düşünmesine kırılmıştım. Onun adına sevinirdim. Neden kıskançlık yapıyor gibi üzülecektim ki?
__________________________
11. Gün
On birinci gün. Gribi atlatmıştım. Kanserli aşk kalbimde her hücreye yayılmıştı. Önüne geçemiyordum. Tedavisi yoktu. Kalbim yataklara düşmüştü.
Dün annem beni biriyle tanıştırmak istediğinden bahsetmişti. Evlilik için tanışıp konuşmamızı istiyordu. Öyle ısrarcıydı ki artık dayanamayıp sokağa atmıştım kendimi. Hafta sonu için Noyan da Sakarya'daydı. Ben arabayı almak için garaja girecekken görmüştü beni. Bir sorun olduğunu anlamıştı. Nereye gittiğimi sordu. Evden uzakta herhangi bir yere, demiştim. Balık aldığını söyleyip kendi evlerine davet etti beni. Onların evi bizim evden uzak değildi ama daha iyi bir planım da yoktu.
***
İclal Teyze tanıdığım en iyi aşçıydı. O yemeği hazırlarken yardım etme bahanesiyle Noyan'la birlikte yanındaydık. Ama bize bir iş yaptırmıyordu. Ayağının altında dolanmadan oturmamızı istemişti. Evlerinin büyük bahçesini gören mutfak penceresinin önündeki sandalyeye oturmuş annemin en yakın arkadaşına annemi şikâyet ediyordum.
...
"İki gündür başımın etini yiyor. Hastaneye yeni gelmiş bir hemşirenin oğluymuş. Geçen sefer grip oldum diye beni neden ısrarla hastaneye defalarca götürmek istediğini şimdi anlıyorum. Düşünebiliyor musunuz, neredeyse hastalıktan ölecektim beni o halde birilerine beğendirmeye çalışıyor." İclal Teyze gülüyordu.
"Bak sen Nesliş'e. Bana da hiç söylemiyor böyle bir niyetinin olduğunu."
"Tutturdu bir evlen de evlen, diye. Sonunda evden kaçacağım İclal Teyze. Ne olur anneme beni biraz rahat bırakmasını söyle."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUALARIMIN PRENSİ
Storie d'amoreUçak Kahire havaalanına indiğinde saat 19.30'u geçiyordu. Üzerimde kan olmuş saks mavisi bir elbise, elimde, içinde telefon bile olmayan bir çantayla, numarasını bile ezbere bilmediğim O adamı görmeye gelmiştim. O'nu nasıl mı bulacaktım? Ben O'nu bu...