"Nereye gidersen git ölü güller seni bulacak. Ölüm önce seni alacak."yazıyordu kırmızı lekelerin içine büyük puntolarla yazılmış notta.
Şok olmuş halde bakakalmıştım elimdeki kâğıda. Korku ve paniğimle baş başa kalmıştım sanki. İçimde dönen o korku ve çaresizlik hissinden başka sesleri duymuyor, bir şeyi görmüyordum. Bu açık olduğu kadar fazla cesur bir tehditti. Paris'e kadar gelmişti güller peşimden. Üstelik ölümden bahsediyordu açık açık. Ölüm korkusunu, bu güvensizlik hissini hiç böyle hissetmemiştim daha önce. Sanki bir katil elinde solmuş güllerle dolaşıyordu da bu kalabalığın arasında yüzünü göremiyordum bir türlü. Hem hedefte hem açıkta olmanın korkusu basmıştı içime.
Meryem Teyze koluma dokununca irkilerek geri çekildim. Sonra sesler bağrışmalar yükseldi.
"Zaydan!"diye bağırdı büyükanne. Adamla kavga ediyorlardı. Meryem Teyze elindeki gülleri atıp onlara doğru koşturdu. Ben de onun peşinden koştum. Zaydan köşeye sıkıştırdığı adamı Fransızca bir şeyler söyleyerek yumrukluyordu. Meryem Teyze'yle birlikte araya girmeye çalıştık ama onları ayırmada başarılı olamadık. Ne bizi ne de ellerini teslim olmuş gibi kaldıran ağzı burnu kan içindeki adamı umursuyordu.
Boğazına yapışmıştı bütün öfkesiyle. Adamın açık renk teni kırmızıdan mora çalan bir renge dönmüştü. Meryem Teyze, ne yapacaklarını şaşırmış halde müdahale edip etmemeye karar vermeye çalışan şoförle bahçıvana bağırdığı zaman iki adam Zaydan'ın elinden kurtardılar çiçekçiyi. Eli boynunda nefes nefese yere düştü solmuş güllerin kuryesi. Zaydan yerde yarı baygın yatan adama tekme atınca Meryem Teyze Zaydan'ı itip bağırarak Fransızca bir şeyler söyledi. Bayılmak üzere olan adam oturduğu yerden bir şeyler mırıldanıyordu. Olanları şaşkınlıkla, korkuyla izliyordum. Eli yüzü kan içinde kalmış halde yerde yatan gencin hali karşısında dehşete düşmüştüm. Bir yanda ölüm tehdidi, kanlı bir kağıt vardı diğer yanda öldüresiye dövülmüş bir adam. Bu kadar şiddet bu kadar kan, ölüm tehditleri mide bulandırıcıydı. Ben şiddetin olduğu filmlerden bile nefret ederdim.
Meryem Teyze şoförle bahçıvandan adamı evin bahçesine taşımasını istemişti. Çiçekçi onların yardımıyla evin bahçesine doğru giderken olduğum yerde dona kalmıştım. Kaçıp gitmek istiyordum buradan. Genç adam güçlükle yürüyordu. Zaydan koluma dokunduğu zaman geri çekildim. Yüzüne bakmadan Meryem Teyze'lerin peşinden yürüdüm.
*****
Hepimiz içeri girdiğimizde Meryem Teyze bahçe kapısını örttü. Sonra gidip bahçeyi sulamak için kullandıkları bahçe hortumunu alıp suyu açtı. Genç adamın yanına gidip adama Fransızca bir şeyler söyledi. Genç adam elini yüzünü yıkadı. Zaydan hala öfkeliydi. Büyükanne torununun koluna girmiş kızarak bir şeyler söylüyordu. Bahçe masasının önündeki sandalyelerden birine oturmuş ne yapacağımı bilemeden, olanlara inanamaz halde onları izliyordum.
Şoför adamı bir sandalyeye oturtmuştu. Zaydan karşısına dikildi. Fransızca konuşmaya başladılar. Büyükanne gelip yanıma oturduktan sonra elimi tuttu bir şey söylemeden. Onun da elleri titriyordu. Zaydan'la adamın konuşmalarını benim için tercüme etmesini istedim. Yaşlı kadın neler olduğunu anlayamamıştı ama konuşulanları tercüme etmeye başladı.
Adam bir çiçek dükkânında çalışıyordu. Söylediğine göre dün gece birisi telefondan bu adres için solmuş güller sipariş etmişti. Yüklüce bir ödeme alınca patronuna bir şey söylemeden kabul etmişti. Ayrıca çiçeğin üzerine de bir not koymasını istemiş, notu da maille göndermişti. Notun tuhaf olduğunu gördüğü halde yüklü bir ödeme aldığı için kabul etmişti. Ödemeyi de banka hesabından değil posta kutusundan almıştı. Bu sabah evin bahçesine çiçeklerle notu bırakması istenmişti. Genç adam bizim bahçede olduğumuzu görmeden kapıyı aralayıp çiçekleri bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUALARIMIN PRENSİ
RomanceUçak Kahire havaalanına indiğinde saat 19.30'u geçiyordu. Üzerimde kan olmuş saks mavisi bir elbise, elimde, içinde telefon bile olmayan bir çantayla, numarasını bile ezbere bilmediğim O adamı görmeye gelmiştim. O'nu nasıl mı bulacaktım? Ben O'nu bu...