Silah sesleri aralıksız devam ediyordu. Kelimeyi şahadet getirerek beni öldürecek kurşunu bekliyordum. Kurşunlar arabayı sarsıyor, cam sesleri, metal sesleri birbirine karışıyordu.
Öldürülecektim. Pinokyo'yu tekrar göremeyecektim. Daha onu yeni yeni tanıyorken bitecekti her şey. Düğün gününü bile göremeden ölecektim.
Arabanın kapısının açıldığını duyunca korkuyla başımı kaldırdım. Ali kapıyı açıp ön tarafa geçmişti. Ön tarafın da kapısı açıldı. İki kapıyı kendine siper etmiş elinde silahıyla öndekilere karşılık veriyordu. Silah sesinin bu kadar yakından gelmesi, kapıların açık olması daha korkunçtu.
Nefes bile almadan kurşun seslerinin kesilmesini bekliyordum. Az sonra sürüklenen tekerlek sesleri eşlik etti silah seslerine. Sonra radyodan gelen kuran-ı kerim sesinden başka tüm sesler kesildi. Ali'nin vurulduğunu sıranın bana geldiğini düşündüm.
"Gulfem Hanım, iyi misiniz!" Korkuyla kafamı kaldırıp baktım. Ali'ydi bu. Ölmemişti.
"Bitti mi?"dedim.
"Kaçtılar." Saklandığım yerden çıkıp koltuğa oturdum. Zırhlı arabanın camları dağılmış halde üstünde duruyordu. Dışarıyı göremiyordum buza dönen camlardan. Bir süre korkudan kımıldayamadım bile. Ali bir şeyler diyordu ama ona da tepki veremiyordum. Ya az önceki kurşun seslerinden kulaklarım sağır olmuştu ya da korkudan tutulup kalmıştım. Dışarıdan korumaların da sesi geliyordu. Ali onlara da bir şeyler söylüyordu. Zaydan'ın adı geçiyordu. Polis diyorlardı. Biraz sonra kusacağımı hissedip yanımdaki sağlam kapıyı açıp dışarı attım kendimi. Derin derin nefes aldım. Dönüp arabaya baktım neyden kurtulduğumu görmek için. Arabanın kaputunda onlarca delik vardı. Bacaklarımda güç kalmamıştı. Fersizce yere yığılıyordum ki son anda arabanın kaputuna tutundum. Ali koşturup yanıma geldi. Dokunmaması için elimle dur işareti yaptım. Olduğum yere oturup arabaya yaslandım. Elim ayağım titriyordu.
"Açıkta durmamalısınız."
"Arabada su vardı. Rica etsem verebilir misin?"dedim. Arabanın kapısını açıp su şişesini getirdi. Şişenin kapağını açacak gücüm yoktu. Normalde bile açamıyordum ki bu lanet kapakları. Ali şişeyi alıp kapağı açtı. Sonra bana uzattı suyu. Birkaç yudum su içtim. Arabadan gelen ses kesildi. Kuran'ı Kerim okunması bitmişti. Başka bir koruma daha geldi yanımıza.
"Siz iyi misiniz?"diye sordu Ali adama.
"Bir arkadaşımız yaralandı. Ambulans yolda. Zaydan Bey'de geliyor."dedi koruma. Birkaç saniye sonra ancak anlayabilmiştim ki biri yaralıydı.
"Çok mu yaralandı?"
"Kolundan yaralandı."
"Yarasını sardınız mı?"
"İlk müdahaleyi yapıyor arkadaşlar. Ambulans da gelir şimdi."
"Etraftakileri uzaklaştırın. Kimse yaklaşmasın buraya. Tedbirli olun!"
...
Kafamı geri yaslayıp gözlerimi yumdum. Hala içim titriyordu.
"Açıkta durmayın. Arabada bekleyin Gulfem Hanım."
Güneş... Çok parlaktı. Yolları kavuruyordu. Asfalt bile kaynıyordu. Karşı evin bahçe kenarındaki ağaçların dalları arasından süzülüp gözlerime vuruyordu kızıl ışık.
Pusuya yatmış karanlık ışığı yuttu
Ölü güller odasında sonsuz korku
Hesap günü geldi çattı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUALARIMIN PRENSİ
RomansaUçak Kahire havaalanına indiğinde saat 19.30'u geçiyordu. Üzerimde kan olmuş saks mavisi bir elbise, elimde, içinde telefon bile olmayan bir çantayla, numarasını bile ezbere bilmediğim O adamı görmeye gelmiştim. O'nu nasıl mı bulacaktım? Ben O'nu bu...