Uzun bir yolculuğun sonunda karakola gelmiştik. Neden buraya getirildiğimi kimse bilmiyordu. Aslında bende bilmiyordum Ali Albay ne yapmıştı da buraya girmemi sağlamıştı merak ediyorum. Fazla beklememe gerek kalmadan yanıma bir Teğmen geldi. Soğuk ve mesafeli sesiyle selamlamıştı beni. Üzerimde ki şorta tiksinircesine bakıp aynı ifadeyi ses tonuna yansıtarak sözlerini sürdürdü.
"Giyecek daha iyi şeyleriniz vardır umarım. 30 erkekle dolu bir yerde böyle dolaşmanız sizin için pekiyi olmaz."
Dişlerimi sıkıp yanımdaki beş askere baktım sabit bir ifadeyle sadece karşıya bakıyorlardı ve yüzlerinde en ufak bir mimik dahi oynamıyordu. Sert ve alaylı bir tonda karşımdakine cevabını verdim.
"Yani siz şimdi bana çıplak dolaşsam dahi can ve namus güvenliğimi temin edeceğiniz yerde..."
Yeniden yanıma dönüp başımda dikilen askerlere baktım, sonra yeniden teğmene dönüp sözüme kaldığım yerden devam ettim.
"Vatanı için canını verecek bu yiğitlerin benim namusuma göz dikebileceğini mi söylüyorsunuz!"
Yanımdakiler beklediğim tepkiyi vererek hırlarcasına derin nefes aldılar. Çünkü hepsi biliyordu haklı olduğumu. Gelirken de görmüştüm ben bunu; bir kez olsun dönüp bakmamışlardı bacaklarıma. Teğmen aldan mora dönen rengiyle gözlerime bakıp hırsla soludu.
"Haddini bil kadın misafirsin sen burada. Neden misafirsin anlamasam da yerini bil kiminle konuştuğuna dikkat et."
"Had bilinir elbet Teğmen fakat unutma kimin kime had bildireceği hiç belli olmaz..."
Susup güler gibi nefes verip baştan aşağı süzdüm teğmeni. Vatan buna mı emanet. Hey yavrum hey! Yanımda böyle yiğitler dururken böyle bir iti teğmen yapmışlar demek. Yüzüme çarpık bir gülüş yerleştirip yeniden süzdün onu.
"Hem bilmezsem ne yapacaksın?"
Benim onu süzdüğüm gibi oda beni süzüp yüzüne piç bir gülüş yerleştirdi.
"Buluruz yapacak eğlenceli bir şeyler."
Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım ve teğmen YAĞCI'yı aklımın en başköşesine yazdım. Teğmen benimle uğraşamayacağına karar vermiş olacak ki emrini verip yanımızdan defolup gitmişti.
"Hakan kadına odasına göster ve ayakaltında dolanmaması gerektiğini söyle."
"Emredersiniz komutanım."
Bak bak adama bak. Gelirken bir şeyler bekliyordum ama bu kadarını değil. Yanımda ki askerler bana doğru dönüp mahcup bir ifadeyle baktılar yüzüme. En sonunda Can konuşmaya başladı.
"Sevgi Hanım kusura bakmayın Teğmenimiz biraz aksidir."
"Ziyanı yok Can. Onun yerine sizin ezilmeniz gerekmez. Fakat bilirsin ki herkes hatalarının bedelini bir şekilde muhakkaka öder."
Başlarını sallayıp beni Hakanla yalnız bıraktılar. Hakanla koridorda yürürken bir anda kahkahayı bastı.
"Nasılda mort ettin ama. O teğmeni hiç sevmem biliyor musun? Soyadı gibi yağcının teki. Yeni komutan geldiğinde bura olursan görürsün. Adamın götünün dibinden ayrılmayacak."
Gülüşümü saklamak için burnumun ucun da gezdirdim ellerimi. Ah evet şayet gelecek başka bir komutan olsaydı ve bu bir erkek olsaydı ayrılmazdı götünden. Odanın kapısına gelince kapının pervazına yaslanıp bana doğru döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güçlü Kadınlar Serisi 1; CELLAT
Action-Bölümler düzenlenmeye başlanmıştır.- Gözyaşları ölenler için değildir aslında; geride kalanlalar içindir, gidemeyenler içindir, en çokta susmak zorunda kalanlar içindir... Kader mi kaybetmeye zorlar? Yoksa beden mi kaybetmeye alışan? Kaybedece...