Uykusuz gecelerin çıplaklığıma sapladığı hüzünleri koynuma toplamış kollarımda az önce uyuya kalan adamın yüzünü seyrediyordum.
Sevişmek biraz eksilmek biraz çoğalmak. Ama bence daha çok eksilmek. Sessizliği bir zırh gibi giyinen gecede kalbimdeki karayılanların feryatlarına kulak veriyorum. İhanetin ilk adımı intikamdan geçerken olan yine sevenlere oluyordu.
Kimin doğru kimin yanlış olduğunu bilmezken bu hayatta yapacağım en büyük yanlış kendimden başkasına güvenmek olurdu.
Belki, vatan kokulu babam yanımda olaydı ona güvenebilirdim. Ya da vatan kokulu babam beni hiç bırakmamış olsaydı avuçları vatan kokan bu adama güvene bilirdim.
Ama hayır. Yalnızlıkla perçinlenmiş düşüncelerim başka bir benin varlığını kabullenmiyor. Anne rahmin hayatını yitiren bir bebeğin annesini adım adım ölüme yaklaştıran o zehir etkisini gerçekleştiriyordu.
Beni zehirleyen düşüncelerim başkalarının varlığına tahammül edemeyecek kadar bencil. Başkasını içinde barındıramayacak kadar hoyrattı.
Bu gece! Bu gece Toprağa ilk ve son hediyem olarak kalacak hayatımın da hiçbir adımımda yanımda yer almayacaktı.
Sevmek mi? Yüzümde oluşan bencil tebessüm bu gün Toprağa karşı oynadığım oyunun acı vaveylasıydı. Belki de bu hayatta en çok zorlandığım rolü oynamıştım bu gece. Aşık bir kadın olmak araf'da kalan bedenimin asla yapamayacağı bir duygu ve bürünmesi en zor olan çıkmazdı.
Aşk varlığı var olan ama terli bedenlerin ağzına meze olan biraz kutsal biraz dokunulmaz kelime. Bu gece benim gözlerime misafir olmuş güzel seven bir adama istediğini vermemi sağlamıştı.
Derin içli bir nefes alıp sessiz adımlarla yerdeki kıyafetlerimi toplayım usulca üzerimi giyindim. Toprak az önce başımı koyduğum yastığa sıkıca sarılmış huzurlu uykusuna devam ediyordu.
Ona bakarken hiçbir duygu hissetmiyordum. Ne sevgi ne de vicdan azabı. Rolünü hakkıyla yerine getirmiş olan bu adam sadece bir aracıdan fazlası değildi benim için.
Çıktım evden yürüdüm sessiz yollarda. Ardıma bakmadan tereddüt etmeden soyundum tüm düşüncelerden.
Ben vatanına aşık kadın vicdan defterini cehennem ateşlerinde yakmış kirli zihnimin önüne setler çekmiştim. Kim o setleri geçtiğini düşünürse bilsin ki büyük yanılıyor; oyunun içinde saklı oyunlarım büyük bir planın ilk adımları değil eksik çocukluğumun kayıp anıları.
...
Uzun bir uğraşın sonunda elimdekilerle istediğim yere varabilmiştim sonunda. Kapısında dikildiğim eski fabrika; bana yurt zamanlarımdan kalma en büyük alışkanlık eksik çocukluğumdu.
Sessiz göz yaşlarımı içime akıtırken ilk uzatılan el bu duvarların arasındaydı. Babam ve annemden sonraki ilk kaybım bu duvarların arsındaydı.
Benim asla bir dostumun olamayacağını bu viran yerde anlamıştım. Kalbimi sızlatan düşünce ile kaşlarımı çattım.
Derin bir nefes aldıktan sonra gözlerimi kapatıp içimdeki o ince sızıya odaklanıp onu zihnimin en derinlerine sakladım. Odaklandıklarım sadece kan dökme isteğimden ibaret kalınca aralara ufak ufak insanlık tohumları ekerek gözlerimi açtığımda yine çelik zırhını gizmiş gözlerimle kapıyı aralayıp içeri girdim.
İstanbul'un buraları bilinmezdi insanlar tarafından. Yol kenarında o peçete satmaya çalışan ama bencil insanlar tarafından hırpalanan ufak yürekler bilirdi anca buraları. Bide gidecek kimsesi olmayanlar bilir tabi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güçlü Kadınlar Serisi 1; CELLAT
Action-Bölümler düzenlenmeye başlanmıştır.- Gözyaşları ölenler için değildir aslında; geride kalanlalar içindir, gidemeyenler içindir, en çokta susmak zorunda kalanlar içindir... Kader mi kaybetmeye zorlar? Yoksa beden mi kaybetmeye alışan? Kaybedece...