Belki de bize bahşedilen en büyük lütuftu konuşmak. Dert de konuşarak anlatılırdı, sevda da, hasrette... Ama en çok susmak anlatırdı çaresizliğin paslanmış prangalarından gelen o yürek burkan gıcırtı seslerini. Eski, çürümüş ama hala sağlam bir duygu olan çaresizlik Türk Askerinin yemeğiydi. Lakin şunu da unutmamak gerek; suyumuz umutsa çaresizlik umutla pişer, sabırla harmanlanır, hasretle sıvanıp, sevgiyle servis edilirdi. Ben yemek yapmayı bilen bir insan değilim! Yumurta kırar, makarna pişirir, menemen yapardım. Yumurtayı kabuklu, makarnayı çiğ menemeni de tuzsuz yapardım. Ama eğer ki bana içindeki duygularla bir yemek yap diyen olursa şayet biliyorum ki o yemeğin tadına baktığı zaman duygu yoğunluğundan; nefes alamaz, gözyaşlarından önünü göremezdi.
"Komutanım?"
"Söyle Hakan!"
"Kusura bakmayın on dakikadır size sesleniyorum ama burada değildiniz sanırım."
"Hangimiz buradayız ki?"
Olumlu anlamda kafasını sallayıp Hakanda odak sız gözlerle ileri doğru daldı.
"Susmaya mı geldin buraya?"
"Hayır komutanım. Arat sizi.. yani Arat bey sizi çağırıyor!"
"Bey deme şu puşta, sonra götü kalkıyor!"
"Cık, cık, cık puşt falan kalbim kırılıyor komutan 'çığım!"
Arkamdan Aratın sesi gelince ister istemez sırıtmaya başlamıştım. Bu oğlanla uğraşmak çok zevkliydi.
"Senin komutanına da sana da...!"
Savaşın cümlesinin yarım kalmasının sebebi büyük olasılıkla benim gözlerimden fışkıran alevler olmalıydı. Arat da bunu fark etmiş olacak ki kahkahayı patlattı. Eee! Haliyle bu Savaşın zoruna gitmişti. Bir anlaşamadılar gitti bunlarda. Neyi paylaşamıyorlar anlamıyorum ki?
"Savaş komutan, Şafak 'çığımdan bu kadar korkmanın sebebi nedir çok merak ediyorum. Bakışlarıyla sindirdi seni."
"Merak ettiğine emin misin Arat?"
"Bittabi Şafak' çığım, şahsen bu kadar insanın senden korkma sebebini çok merak ediyorum."
Tek kaşımı kaldırıp manalı manalı baktığım zaman bir adım geri çekilip gözlerini kısarak bana baktı. Bir müddet konuşmasını bekledim ama konuşmayınca ben konuştum.
"Oysaki en iyi senin bilmen lazımdı bunu."
"Onların önünde de el kesmediğine eminim!"
"Ama senin önünde gözümü kırpmadan ellerim bile titremeden bir el kestim ve tiksinmeden o elle duvara yazı yazdım!"
"Ah! Şöyle bahsedip durma yeni yemek yedim kusarım bak üstüne.!"
"Peki ben sana ne yaparım sonra?"
İki kaşını birden flörtüz bir şekilde iki kere kaldırıp indirdi ve seksi, ciddi manada seksi bir gülüşle yüzüme baktı.
"Dilime mi temizletirsin üstünden?"
"Hayır, gülüm; dilini götüne sokacağım."
Bu sefer kahkaha atma sırası Savaştaydı. Aratın omzuna bir yumruk atıp kafasını olumlu anlamda sallayarak susmaya çalıştı.
"Bu hatuna bayılıyorum Arat sence de çok sert değil mi?"
"Sert ve seksi Savaş' çığım!"
"Sensin be seksi!"
Sert çıkışım üzerine ikisi de bir an bana bakakalsalar da sonra omuz omuza verip gülmeye devam ettiler.
"Gülmeniz bitince odama gelin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güçlü Kadınlar Serisi 1; CELLAT
Hành động-Bölümler düzenlenmeye başlanmıştır.- Gözyaşları ölenler için değildir aslında; geride kalanlalar içindir, gidemeyenler içindir, en çokta susmak zorunda kalanlar içindir... Kader mi kaybetmeye zorlar? Yoksa beden mi kaybetmeye alışan? Kaybedece...