Geçmişimden kaçmadım hiçbir zaman lakin o da peşimi bırakmadı asla. Soğuk nefesi ensemde soğuk elleri omuzlarımda dolaştık yıllarca.
Bundan tam 19 yıl 182 gün önce bir mağara kösesinde insanlığımı, umudumu ve içimde iyi olan ne varsa öldürmüştüm.
Hayır, hayır öldürmemiştim; bundan tam 19 yıl 158 gün önce bedenime zorla sahip olan eller insanlığa duyduğum her şeyi söküp almıştı ellerimden.
Ellerim yanık izi, ayaklarımda közler, bağrımda sönmeye yüz tutmuş ama hiçbir zaman yanmamış bir ateş varlığım yokluğuma arman olurken içine düştüğüm çelişkiler.
Artık evli bir kadındım. Asla dediğim şeyleri hep bu adamla yaşadım. O yanımda derin uykulara dalarken ben gecelerce onu seyre daldım.
Bilmedi hiçbir zaman yanında uyuyamayacağımı belki de bilmeyecek hiçbir zaman bir insanla uyuyamayacağımı.
Düzenli soluklarını dinlerken hızla geçen bir haftayı düşündüm evliliğimizin üzerinden geçen bir hafta. Rize'yi doya doya gezmek yerine huzur dolu bir yayla evine gidip geçirdiğimiz o unutulmaz dört gün.
Bu adamda bana iyi gelen, iyi gelecek bir şeyler var lakin hayat iyi olmamı istemeyecek kadar bencil.
Güneşin kızıl ışıkları odamızı aydınlatırken doğruldum usulca yataktan. Derince içime çektim kirli İstanbul havasını. Yatakta olan hareketlilikle yatağa döndüğüm de Ulaş'ın yastığıma yüzünü gömmüş sarılarak uyuduğunu görmek yüzümde buruk bir tebessümün peyda olmasına sebep oldu.
Adımlarımı çalışma masasına ilerlettim ve önüme aldığım kağıda yazmaya başladım. Ben yazdıkça dolan satırlar beyaz kağıdı siyaha boyarken ne düşündüğümü bilmeden kalemimde dökülen kelimeler bir devrin sonunu resmediyordu.
Belki üç belki beş sayfa sonra yazmayı bıraktı ellerim. Ne yazdığımı geri dönüp bakmadan katladım kağıtları.
Ulaş'ın silahlarını sakladığı gizli kasasını açıp bir silahın şarjörünü çıkardım ve kağıtları içerisine yerleştirdim.
Şarjör ayrı silah ayrı durduğundan vakti gelip burayı açtığında ona bıraktığım kağıtları bulacaktı. Üzerime tayt ve sporcu atletimi giydim ardından yatağa Ulaş'ın yanına çıktım.
"Sevgilim?"
Yüzünü daha fazla yastığıma gömüp ağzından bağı homurtulular çıkardı.
"Ulaş ben çıkıyorum iki gün olmayacağım."
Bir anda çılan gözleri ne dediğimi sorgularcasına bakıyordu. Uyku mahmuru gözleri ile çok sesi duruyordu ama şimdi onu bırakıp çıkmazsam tüm işlerimi halledemezdim ve bana geldiklerinde içim rahat etmezdi.
"Ne?"
"Ben çıkıyorum kocacığım, tahminen iki gün burada olmayacağım ama erken dönmeye çalışırım."
"Nereye gidiyorsun."
"Halletmem gereken işlerim var."
"Öyle mi? Nasıl işler bunlar."
Dudaklarına hızlı bir öpücük bıraktım susması için o farkında olmasa da ben çevremde dönen her şeyin farkındaydım.
"Geri geleceğim."
Kulağına yaklaşıp en kısık sesim ile fısıldadım.
"Seni seviyorum."
Konuşmasına fırsat vermeden komodinin üzerindeki anahtarı aldım kapıdan çıkarken ufak bir tebessüm ederek yüzüne döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güçlü Kadınlar Serisi 1; CELLAT
Action-Bölümler düzenlenmeye başlanmıştır.- Gözyaşları ölenler için değildir aslında; geride kalanlalar içindir, gidemeyenler içindir, en çokta susmak zorunda kalanlar içindir... Kader mi kaybetmeye zorlar? Yoksa beden mi kaybetmeye alışan? Kaybedece...