Yorgun bedenler vardır! Düşünmek bile zor gelir onlara. Yaşananların acısı asla peşini bırakmaz. Belki de yaşayamadıklarının eksikliğidir daha çok yoran. İster insan; kimsenin onu tanımadığı, kimsenin ona karışmadığı bir yerde yaşamayı. Hayır hayır! İstenen tanınmamak karışılmamak değil özgür olmaktı. Ah be hayat. Adil miydi yaptığın? Benden aldıkların yetmezmiş gibi daha almaya devam ediyorsun.
"Komutanım belki sormak haddime değil ama dağ ile ne zaman tanıştınız?"
Evet, haddine değil be asker! Neden merak edersin acıları. Senin ki sana yeterken, benimkini ne yapacaksın sanki.
"14 yaşımda asker."
Çocukluğumu ve gençliğimi 14 yaşımda kaybetmiştim. Şimdi, tam 11 yıl sonra yeniden bu dağlardaydım. Neler değişti hayatımda ya da bende. Bakınca görmek pekte zor değil. O zamandan beni iyi tanıyan biri bakınca aradaki 7 farkı rahatlıkla bulur herhalde. Lakin şöylede bir şey var ki geçmişimden kimse kalmadı.
"Ben çok üzgünüm! İlk görevinizi burada yaptığınızı düşünmüştük ama... Her neyse susayım ben en iyisi."
"Sormaman gereken soruların neden soruyorsun ki sanki!"
Canın Hakan'ı terslemesi üzerine ortam biraz daha gerilmişti.
"Tamam hadi kesin tatavayı. Toplanın hadi akşama istediğim yerde olmazsak akşama belanızı sikerim."
Hakan kahkahalara boğularak konuşmaya çalışmıştı. Benim sabit bir şekilde ona baktığımı görünce hemen toplanıp ayağa kalktı.
"Ne dedin az önce?"
"Şey komutanım... Bir bayan komutanın ağzının bu kadar bozuk olmasına şaşırdım sadece."
"Ne bekliyordun ki asker! Dantelli iç çamaşırlarıyla gezip manikürlerimle ilgilenmemi mi bekliyordun? Ya da odamın her yerini çeyizimden parçalarla süsleyip hanım hanımcık oturmamı mı?"
Hakan bir anda kızarıp kaldı. Gözlerini gözlerimde sabit tutmakta zorlanıyordu. Aynı anda sekiz adet yutkunma sesi duyuldu ortamda. Kaşlarımı çatıp hepsine tek tek baktım. Hepsi başka yere bakıyordu. Güçlü bir kahkaha atmam üzerine bakışları üstüme topladım.
"Bana sakın beni dantelli saten iç çamaşırlarıyla hayal ettiğinizi söylemeyin!"
Yeniden göz gezdirdim hepsinde şaka gibi ya cidden beni öyle hayal etmişler. Dilimi dişlerimde gezdirip bezmiş bir tonda devam ettim sözlerime.
"Ah! İnanmıyorum cidden bunu yapmışsınız. Hadi asker hadi! Daha çok yolumuz var."
Yola çıktığımızda uzun bir süre kimse konuşmadı. Ne kadar dayanacaklarını merak ederken bu sefer Ömer konuşmaya başladı. Bir eliyle ensesini kaşırken bir yandan da gözlerini etrafta dolaştırıyordu.
"Şey komutanım beni yanlış anlamazsanız bir şey sormak istiyorum."
"Sor Ömer."
"Cidden çeyizinizi yanınızda mı getirdiniz?"
Gözlerimi devirip Ömer'e döndüm. Ne anlıyor bu askerler konuşmalarımdan anlamıyorum ki.
"Siz nasıl bordo bereli oldunuz hala anlamıyorum.5 Yıl boşa mı eğitim aldınız, o kadar testten boşa mı geçtiniz."
"Yani getirmediniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güçlü Kadınlar Serisi 1; CELLAT
Action-Bölümler düzenlenmeye başlanmıştır.- Gözyaşları ölenler için değildir aslında; geride kalanlalar içindir, gidemeyenler içindir, en çokta susmak zorunda kalanlar içindir... Kader mi kaybetmeye zorlar? Yoksa beden mi kaybetmeye alışan? Kaybedece...