(Yazarın ağzından)
Genç adam boşlukta geçen 5 aynın bugün son bulacağını bilmeden sabah kalkmış rutine bindirdiği şekilde duşunu alıp işe gitmişti. Evin her tarafı kadın kokuyordu. Evin her tarafında onun varlığı vardı sanki.
Beş ay geçmişti aradan. Ne bir haber ne bir selam. Geçen gün Rize'den beraber döndüğü kadın geldi aklına birden. Nasılda benziyordu gözleri kadınına. Adam acı bir soluk çekti yeniden yüreğine sevda denilen meretten onca yıl kaçıp sonunda en olmaza vurulmak. Kader dedi adam. Dedi ve sustu.
İçinde bir yerlerde hala hissediyordu yaşadığını. Kadın güçlüydü. Çok güçlüydü. Kolay kolay kimse yok edemezdi onu bu dünyadan. Boş bakışlarını cama çevirip İstanbul manzarasını seyrediyordu kör gözlerle.
Çalan telefonu ile başını iki yana sallayıp masanın üzerindeki telefona uzandı. Arayanı gördüğümde kaşları havalanmıştı şaşkınlık ile. Üç aydan fazladır konuşmuyordu bu adamlarla. Şafağı hatırlatacak her şeyden uzak durmaya çalışıyordu.
Sancıyan kalbine elini bastırıp telefonu açtı. İki taraftan da uzunca bir süre ses çıkmadı. Kendini topladıktan sonra konuştu adam.
"Efendim Hakan?"
"Nasılsın Ulaş."
Nasıldı Ulaş. Kendi de bilmiyordu. Yaşıyordu ama aslında yaşamıyordu da. Aldığı nefesler ciğerlerine batıyor kadını kollarına alamadığı her gün daha çok acı çekiyordu.
"Bildiğin gibi."
"Bu akşam bana gelmen mümkün mü?"
"Neden?"
"Konuşmamız gereken meseleler var. Önemli!"
"Tamam, 8 gibi gelirim."
"Tamamdır."
İkisi de telefonu kapattı aynı anda. Kaderin onlara oynayacağı oyundan habersizlerdi.
Hakan erken gelen operasyon emri ile evden ayrılmak zorunda kalmış uyuyan güzel kadına küçük bir not bırakarak evden ayrılacaktı.
Olacakları bilseydi yine de gider miydi göreve? Bu sorunun cevabı kesinlikle hayırdı. Öleceğini bilse adımını dahi atmazdı bu evden dışarı.
Ama gelin görün ki insanlar riyakar kader aldatıcı olabiliyordu. Kadının yatağa dağılmış saçlarını bir abi şefkatiyle okşadı. Çoğu zaman tamam her zaman bu kadın onları korumuş kollamış; düştüklerinde kaldırmış, yaralarını sarmış, bir anne şefkati ile sarmalamıştı ama artık onun korunma sarmalanma vakti gelmişti.
Ne pahasına olursa olsun koruyacaktı bu koca yürekli adamlar kendi küçük ama gücü büyük kadını. Karşılaştıkları ilk andan beri yaşadıkları gözlerinin önüne geldiğinde buruk bir tebessüm peyda oldu dudaklarından.
O günlerin üzerinden çok zamanlar geçmiş. O köprünün altından çok sular akmıştı. Kadın büyük kayıplarından sonra her zaman toparlanmayı yaşamayı başarmıştı ama son kaybı çok büyüktü. Hepsinin kaybıydı ama en çok bu küçük kadın dağılmıştı şüphesiz.
Kadına son bir bakış atıp karargâha gitmek için evden ayrıldı. İçinde anlamlandıramadığı tarifi imkânsız bir sıkıntı vardı. Neye yorması gerektiğini bilemiyordu. Aklına ilk gelen şey gittikleri görevde bir şey olabileceğiydi.
Onların ekibinden sadece beşi katılacaktı bu görece. Acaba diğerlerini eve mi göndersem diye düşünmedi değil adam. Bu fikir aklına yatınca telefonunu cebinden çıkartıp içlerinden birini aramak istedi fakat telefonunun bloke dışı olduğunu görünce kaşları çatıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güçlü Kadınlar Serisi 1; CELLAT
Action-Bölümler düzenlenmeye başlanmıştır.- Gözyaşları ölenler için değildir aslında; geride kalanlalar içindir, gidemeyenler içindir, en çokta susmak zorunda kalanlar içindir... Kader mi kaybetmeye zorlar? Yoksa beden mi kaybetmeye alışan? Kaybedece...