Savaşın üzerine oturmuş Savaşın gözlerinin içine bakarken ardımda duyduğum sert adım sesleri ve adım ile hemen kendimi toparlayıp ayağa kalktım.
Karşımda gördüğüm Ali Albay ile ufak çaplı bir şaşkınlık yaşamamın ardından kendimi hemen toparlayıp esas duruşa geçtim ve selam verdim.
"Şafak SONER, emret komutanım!"
Benimle beraber koridorda bulunun tüm askerler esas duruşa geçmişti. Şaşkınlığını hala atlatamamış Savaş haricinde.
"İlk günden vukuat mı çıkardın kızım. Komutan dövmekte nedir."
Sert duruşumdan ödün vermeden yerde yatan Savaşa diktim gözlerimi. Onun bakışları ise bir benim birde Albayın üzerinde gidip gidip geliyordu. Yerden kalkması gerektiğini ne zaman anlayacak çok merak ediyorum doğrusu.
"Olması gerekenden daha çok dayandım komutanım."
Derin bir nefes alıp kafasını salladı ve çatık kaşları ile Savaşa döndü. Savaşta sonunda kendine gelip ayağa kalkmıştı. Eh biraz geç oldu ama buna da şükür.
"Biz sizi yarın yeni komutanla bekliyorduk albayım."
Hala yeni komutan diyor ya. Hala anlamamış olması imkânsız öyle değil mi Cabbar? Anlamadı mı diyorsun? Haklı olabilirsin!
"Burada neler oluyor Savaş."
"Bu kadın bahsi geçen gazeteci komutanım ve görmüşsünüzdür bir gazeteci olamayacak kadar eğitimli ve salam yumrukları var. Ayrıca telefonda bazı konuşmalarına şahit oldum. Bu kadın gazeteci olamaz."
Albayın gözlerine bakıp konuşmak için izin istedim. Başını hafif sallayarak devam etmemi istedi bende Savaşa dönüp konuştum.
"Odanıza geçelim Savaş teğmenim. Böyle ulu orta konuşulacak şeyler değil bunlar."
Kaşlarını çatıp bana baktı sonra Albaya dönüp onay aldı ve önden ilerleyip kapıyı açtı ve geçmemizi bekledi. Albay Savaşın masasına oturup bize oturmamız için önündeki sandalyeleri işaret etti bekletmeden oturduk. Ortamda derin bir sessizlik oluştu önce.
"Albayım yarın akşam gelmenizi bekliyordum."
"Beklenmeyen bazı olaylar oldu Şafak buradakileri ne kadar tanıdın bilmiyorum ama en kısa zamanda göreve çıkman gerek."
Savaş kaşlarını çatmış komutanla benim konuşmamı dinliyordu. Sonunda merakına yenik düşmüş olacak ki dayanamayarak sordu.
"Şafak mı? Komutanım bu kadın gazeteci Sevgi değil mi?"
Komutan kafasını olumsuz anlamda salladı. Savaşı aydınlatma görevi bana düşmüştü ama şu anlık bu sonraki işti. Daha önemli sorunlar vardı önümde.
"Savaş teğmenim açıklamayı ben size sonra yapacağım. Komutanım bu arada teğmen YAĞCININ görevden ihracını talep ediyorum."
Komutan kaşlarını çatıp gözlerime baktı. Devam etmem için başıyla işaret verince konuşmama kaldığım yerden devam ettim.
"Geldiğim ilk dakika komutan olduğumu bilmemesinden ötürü demek isterim ama böyle bir şeyin bununla alakası yok katiyen olamaz. Beni namusumla tehdit etti. Üstelik ben buraya savunmasız bir kadın olarak gelmeme rağmen."
Komutandan tepki beklerken Savaş bir anda ayağa kalkıp yumruğunu masaya indirdi. Gözü dönmüş durumdaydı resmen. Burnundan soluyordu ve Ali Albayın varlığını tamamen unutmuş durumdaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güçlü Kadınlar Serisi 1; CELLAT
Action-Bölümler düzenlenmeye başlanmıştır.- Gözyaşları ölenler için değildir aslında; geride kalanlalar içindir, gidemeyenler içindir, en çokta susmak zorunda kalanlar içindir... Kader mi kaybetmeye zorlar? Yoksa beden mi kaybetmeye alışan? Kaybedece...