Noktalar vardı hayatımızda, virgüllerimiz, soru işaretlerimiz, ünlemlerimiz! Eksik kalan cümlelerimiz, buruk tebessümlerimiz. Peki, bende ne vardı; başı olmayan sonunu Vatan dolduran bir cümle. Eksik, buruk, kırık ve bil hassa daha çok dökük. Yarım bir çocuktum ben, hiç var olmamış bir ergen, ömrünün sonunu yaşayan bir yaşlı.
"Gomutanım?"
"Söyle Salim."
"Gomutanım herkes izin belgelerini bekliyor."
Yüzüme anlayışlı bir tebessüm yerleştirip başımı olumlu anlamda salladım. İçeri girip üzerime siyah bir kot onun üstüne sporcu atletim ve kapüşonlumu üzerime geçirip odadan çıktım. İzne çıkacak askerler sivil bir şekilde içtima alanında beni bekliyordu. Elimi belime attığım zaman silahımı almadığımı fark edince askerlere arkamı dönünce askerlerden bir itiraz sesi yükselince kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum. Odama girip baba yadigârlarımı belime yerleştirdim. Belimde hissettiğim soğuk kendimi güvende hissetmemi babamı yanımda hissetmemi sağlıyordu.
Dışarı çıkıp askerlerle araca doluştuk. Yirmi delikanlı ve yanlarında ben. Şehir merkezine 2.5 saatlik mesafede olduğumuz için kulaklığımı takıp yan döndüm ve askerleri izlemeye başladım. Hepsi gülüşüp eğleniyor şakalaşıyor birbirlerinin üstüne çullanıp şakalaşıyorlardı. Bense kulağımda kırık bir parça Cem ADRİAN- Herkes gider mi'yi dinliyordum. Ne büyük ironi ortama ne kadar uygun bir parça. Araba aniden firen yapınca bakışlarım hemen ön cama yöneldi. Temkinli bir şekilde etrafı süzerken yolun ortasına kazılan çukur geçmemizi engelliyordu.
Elimi belime atıp silahımı çıkarttım. Şoföre gözlerimle kapıyı açmasını söyledim. Araçtaki askerlere bakıp elimle susun işareti yaparak araçtan inip bastığım yerlere dikkat ederek hendeğe doğru ilerledi.
Ah sikiyim ben böyle işi. Neden her şey beni bulur anlamıyorum. Geriye döneceğim zaman enseme bastırılan soğuk metalle olduğum yerde donup kaldım. Dişlerimi sıkarak geriye döndüğüm zaman sarı dişlerini ortaya sererek sırıtan terörist ile göz göze geldim. Servise baktığım zaman etrafında 50 den fazla teröristin olduğunu görmem beynimde şimşekler çakmasına sebep oldu. Servisin kapısı açılıp şoförü içinden indiği zaman ikinci bir vurgun yemişti beynim.
"Oruspu çocuğu kaç kuruşa sattın kendini? Erkek fahişe!"
Yüzüme yediğim tokatla susmak zorunda kaldım. Askerler bana korku dolu gözlerle bakarken gözlerimle teröristleri yeniden tarayarak en kıdemlilerini bulmaya çalıştım. Koca göbekli 40 yaşlarında diğerlerine göre daha temiz görünenin başları olduğunu anladığım zaman yüzüme alaycı bir gülüş yerleştirip gözlerinin içine bakarak konuştum.
"Cık, cık, cık bu kadar adamın arkasına saklanmaktan utanmıyor musun? Doğruyu söyle yoksa benden mi korktun?"
Koca göbeğini hoplatarak kahkaha atarak yanıma yaklaştı ve boydan boya beni süzdü.
"Babana çok benziyorsun Şafak."
Düzgün Türkçesiyle söyledikleri beynimden vurulmuşa dönmeme sebep oldu. Boş gözlerle ona bakarken konuşmaya devam etti.
"Kaç yıl oldu? On, on iki babandan aldığım zevki hala hatırlıyorum. Senden de aynı zevki alacağıma eminim seni küçük sürtük."
Bazı acılar vardır; Küçültür insanı, aldığı tüm nefesleri boğazına dizer, yalan gülüşleri zehirli bir ok gibi kalbine saplayıp düşmüşlüğüne gülerdi. Bazı acılar vardır; seni sen yapar, seni güçlü kılar, intikam ateşini yüreğine salardı. Ve bazı acılar vardı ki; bunların hepsine sebep olup da yaşarken ölmenin, nefes alırken kabir azabı çekmenin ne demek olduğunu öğretirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güçlü Kadınlar Serisi 1; CELLAT
Action-Bölümler düzenlenmeye başlanmıştır.- Gözyaşları ölenler için değildir aslında; geride kalanlalar içindir, gidemeyenler içindir, en çokta susmak zorunda kalanlar içindir... Kader mi kaybetmeye zorlar? Yoksa beden mi kaybetmeye alışan? Kaybedece...