Bir palyaço tanımıştım kanlı geçmişimde. Sigara kokan nefesi ile bize balonlar doldurup ardından yaptığı balondan hayvanları elime tutuşturmuştu.
Sanki gelecekten gelmiş bir kâhin gibi belki uykusuzluktan belki başka bir sebepten kana bulanmış gözlerini gözlerime dikmiş ve elimdeki, kendi elleriyle yaptığı balonu patlatmıştı. Dolu dolu gözlerimle "Neden" bile diyememiştim ama o nedenini açıklamıştı.
"Sen" demişti bana ardından derin bir nefes almıştı sanki söyleyecekleri omzuna ağır bir yük olmuş gibi. "Sen çocuk, eline bir balon yakışmayacak kadar dikenlerle dolusun."
Sonra çekip gitmişti yanımdan ardında yaktığı sigaraların küllerini ciğerlerime doldurarak.
Kaç sigara söndü bedenimde, kaç ateş küllendi ciğerimde kaç kayıp verdim kaç can aldım. Acılarımı perçinleyen kanlı geçmişim lanetli geleceğime bulanırken bile önüne geçemeyeceğim olaylar silsilesi iki ay sonra ilk defa karşıma çıkmıştı.
Furkan'ın dudaklarından dökülen adım ciğerimi dağlamış nefesimi kesmiş, midemi burkmuştu. Şaşkın ve karma karışık bakışların üzerimde olduğunu biliyordum.
Kriz anında yapılabilecek en iyi şeyi yaptım ve ana adapte oldum saniyeler içinde dolan gözlerim akmak için benim komutumu bekliyordu.
Beklediğim soru patronumdan, Ulaş'tan gelmişti.
"Şafak'da kim?"
Dolu bakışlarımı ona çevirip sanki ağlamamak için kendimi zor tutuyormuş gibi alt dudağımı dişlerimin arasına aldım ve acı bir vaveylanın barındığı sesimi kulaklara saldım.
"Benim."
Kısık ve kırık çıkan sesim üzerine Furkan bile duraksamıştı. Yaptığı hatanın farkında olarak sindiği köşede bakışlarını dolu gözlerimden çekmiyordu. Şaşkındı, bu halim onu bozguna uğratmıştı.
Ulaş'tan bulduğum kısacık bir anda dolu gözlerimle bile tehlike içerikli bakışlarımı bakışlarına saldım ve anlaması gerekeni saniyenin onda biri kadar bir sürede anlamasını sağladım.
Dilimden dökülecekler yılan hikâyeme kattığım mecburi gerçeklerdi. Ve bunu sadece bir kişi bildi.
"Babam Şafak derdi bana. O şehit düşene kadarda herkes Şafak olarak bildi beni. Fakat babamdan sonra kullanamadım o adı ve kimlikte yazan adımı kullanmaya başladım."
Sol gözümden akan arad arda iki damla çeneme kadar ilerlemişti. Elimin tersiyle gözlerimi silip Furkan'a döndüm.
"Alışkanlıklar kolay bırakılamıyor değil mi Furkan?"
Konuşmak yerine kafa salladığında bu sefer konuşan Hakan'dı.
"Peki ya annen?"
Göz bebeklerime yerleşen intihar görüntüleri zar zor yerleştirdiğim kırgın ifadeyi silip süpürmüş geriye buzdan şatolarının duvarlarını bir kat daha yükselten kadın gelmişti yerine.
Buz kırağı bakışlarımı Hakan'a çevirirken Ulaşla göz göze gelmiştik. Aralanan dudaklarımdan dökülenler kelime değil ucu sivri buzdan sarkıtlardı.
"On dört yaşındaki kızının gözleri önünde kafasına sıkıp üç gün aynı görüntüyü seyretmesine aldırmayacak kadar güzel bir kadındı."
Bu kelimeler o gece konuştuğum son sözlerdi. Ben içeri giderken ortama düşen sessizlikte duyulan tek ses duvarlara çarpıp yankı bulan topuk seslerimdi. Zaten kısa bir süre sonrada ayrılmışlardı evden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güçlü Kadınlar Serisi 1; CELLAT
Action-Bölümler düzenlenmeye başlanmıştır.- Gözyaşları ölenler için değildir aslında; geride kalanlalar içindir, gidemeyenler içindir, en çokta susmak zorunda kalanlar içindir... Kader mi kaybetmeye zorlar? Yoksa beden mi kaybetmeye alışan? Kaybedece...