"Sözünü tut. Şu an hiç olmadığı kadar ihtiyacım var." dedim. Gözümü kapatıp sağ elimi ona doğru uzattım.
İçimden lütfen tut elimi diye yalvarıyordum. Sana ihtiyacım var, tut elimi. Kurtar beni.
Elimi kavrayan sıcak parmaklar ile bir an içimde bir şeyler kıpırdadı. Elimi tutup indirdiğinde zorlukla durdurduğum ağlamam yine başladı.
Elimi tut Sehun, beni bir başıma bırakma.
Elimi yanıma indirdiğinde hala bırakmamıştı. Gözlerimi açmıyordum. Birden vücuduma dolanan sıcak kolu ile bunu bekliyormuş gibi sol kolumu ona sardım. Başımı göğsüne gömüp ağlamaya devam ettim. Her iç çekişimde kokusu biraz daha burnuma doluyordu. Sıcak vücudu beni de ısıtırken başımı kaldırmadım. Ağlamam geçene kadar öylece durduk. Sakinleştiğimde kendimi geri çekmeyi denedim. Ama bırakmadı.
"Biraz daha böyle kalalım. Bir daha asla bana böyle sarılmayacağını biliyorum. Lütfen, ikimizinde ihtiyacı var buna."
Tekrar dolan gözlerimi kapatıp başımı tekrar göğsüme yasladığımda aramızdaki boy mesafesini kapatmak için kollarını belime sardı ve havaya kaldırdı. Yalnızca parmak uçlarım yere değiyordu.
"Teşekkür ederim." diye fısıldadı. "Her şey için teşekkür ederim."
***
Yaklaşık üç saattir yatağımdaydım. Eve gelmeden önce Sehun'a hiç kimseye bir şey dememesi için söz verdirmiştim. Benimle pazarlık yapıp yalnızca bir gün bu sırrı saklayabileceğini söylemişti. Bende kabul etmiş ve eve gelene kadar hiçbir şey olmamış gibi davranmıştım. Şu an yatağımda yatıyor ve ateşim düşsün diye alnıma ıslak bez koyuyordum. Felaket derecede üşüyordum ama yinede üstüme bir şey örtmemiştim. Yoksa ateşim düşmezdi. Yataktan kalktım ve üstümdeki uzun kollu pijama takımını çıkardım. Üstümde yalnızca beyaz bir sporcu atleti bir de şort vardı. Tekrar yatağa yatıp ıslak bezleri bacaklarıma ve koltuk altlarıma koydum.
"Ne yaparsam yapayım düşmeyecek bu ateş. En iyisi doktora gitmek." Ayağa kalkamayacak kadar kötü hissediyordum kendimi. Zorlukla yatağın diğer ucundaki telefonuma uzandım. Kendimi ters bir şekilde yatağa sırt üstü bıraktım. Telefonun tuş kilidini zorlukla açıp son aramalara girdim. İlk karşıma çıkan numaraya tıkladım. Zorlukla telefonu kulağıma tuttum.
"Yobuseyo? Yobuseyo? Hera?" Kuruyan boğazımı yutkunarak ıslattım.
"Buradayım. Minseok abi sen misin?" dedim. Kimi aradığımı bile bilmiyordum.
"Hayır ben Sehun'um. Sen iyi misin? Bu saatte neden aradın?"
"Değilim..Buraya gel."
"Neredesin? Ne oldu? Evde misin? Hemen geliyorum."
"Evimin yedek anahtarı.."
"Biliyorum, biliyorum. Biraz daha dayan. Geliyorum. Telefonu sakın kapatma-"
Telefon kapandığında neden kapandığını sorgulayamayacak kadar yorgun hissediyordum kendimi. Gözlerimin daha fazla kapanmasına engel olamadım.
***
Yazardan;
Sehun üstüne ilk bulduğu tişörtü geçirip odasından fırladı. Gürültüyle alt kata inen merdivenleri inip dış kapının yanındaki dolabı açtı, ayakkabılarını çıkardı. Ayakkabılarını giyip motoruna atladı. Bir an önce kızın yanına varmak istiyordu. Motorunu çalıştırmadan önce ambulansı arayıp kızın evine yönlendirdi. Anahtarın yerinide söylemişti. Ambulanstan önce oraya gidebileceğini sanmıyordu. Kızın evi kendi evlerine uzaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebek Etkisi
FanfictionEXO // Yaptığımız seçimler bizi başka seçimler yapmaya zorlar. Onlar da başka seçimlere... Her seçim bir diğerini tetikler ve yeni olasılıklara kapı açar. Önemli olan yeni seçimler yapabilecek cesareti bulabilmekte. Ben o cesareti kendimde buldum...