"Sehun indir beni." dedim kısık sesimle.
"Siz geçin içeriye lütfen. Biz birazdan geliyoruz. " dediğini duydum Sehun'un. Mutfağa girdiğimizi hissedene kadar gözlerimi açmadım. Sehun durunca gözlerimi açtım. Beni yavaşça indirdi. Ne tepki vereceğimi bekledi. Bende hiçbir şey yapmadan bekledim.
O bana baktı.
Ben ona baktım.
O baktı.
Ben baktım."Bekliyorum." dedi.
"Hı? " "Vurmayacak mısın?" "Ha doğru!" deyip omzuna vurdum. Omzunu ovuşturup güldü.
"Gidiyorum ben. " dedim o gülünce. Dudak kıvırıp mutfaktan çıkıyordum ki üstümdeki ceketin şapkasından tutup beni mutfağa geri çekti. Önüme gelen saçlarımı üfleyip tezgaha oturdum.
" Tamam ver içeceğim ilaçları. Sen gidebilirsin. "
" İçmeyeceksin biliyorum. Lavaboya dökeceksin. " Gözlerimi kocaman açıp ona baktım.
" Sen.. Nasıl bildin bunu? " Yarım gülüş atıp ilacı kaşığa döktü.
" Aç bakalım ağzını. Aaa! "deyip kaşığı uzattı.
" Sehun, istemiyorum, hayır! Lütfen! Dur-"
Ağzıma zorla soktuğu kaşıktaki ilacı alıp içtim. Tıpkı balık yağı gibiydi. Tüm vücudum titredi.
"Iyk! Bak onu içmeme gerek yok! Halsizliğim de geçti-"
Yine zorla ilacı içirdiğinde yüzümü buruşturdum. Sehun ise halinden memnundu. Çocuk gibi mızmızlanmak eğlenceliydi aslında.
"Neye gülüyorsun? İlaçlar hoşuna mı gitmeye başladı? "
Başım hayır anlamında salladım. Tadları hala iğrençti.
" Hasta olduğumda benimle ilgilenen birileri olunca çok güzel oluyormuş. Çocuk gibi mızmızlanabiliyorsun. İlaçlarını içmemek için direnebiliyorsun. "
" Özgür olmayı seviyorsun sanıyordum? " dedi. Başımı aşağı yukarı salladım.
" Özgür olmayı seviyorum. Ama yalnız olmayı sevmiyorum. " dedim üzgünce. İkisi birbirine karıştırılmamalıydı.
Elini yanağıma koydu. Gözleri tam gözlerimin içine bakıyordu.
" Sen yalnız değilsin. Sana söylediklerimi unutma. "
Söyledikleri içimde bir yerleri sızlatıyordu. Başımı salladım hafifçe. "Unutmayacağım."
" Güzel. Şimdi içeriye gidelim. Bakalım menajer ve Ha Neul'un niye gelmiş. "
Beni belimden tutup tezgahtan indirdi. Sehun önde ben arkada uysalca içeriye girdik. Boy sırasına dizilmiş üyeleri görünce tek kaşımı kaldırdım. Bizde L biçiminde koltuğa sıralanan üyelerin ayak ucuna yere oturduk. Menajer direkt konuşmaya başladı.
" Geç kaldınız, ben çıkıyordum. Ha Neul size neden geldiğimizi açıklar. Ve bu da yeni program Hera. " dedi bana bir kağıt uzatarak.
" Ama menajer Yoo, ben zaten sizin verdiğiniz programı sanal ortama işlemiştim. Hem neden değişti ki birden bire?"
"Öyle olması gerekti, oldu diyelim. Sen şimdi lütfen bu programa uy. Bundan sonra yeni değişiklikleri ben sana mail olarak atarım. Yarın elindeki programa uyacağız ama. " dedi ve ayağa kalktı. Bu adamı da anlamıyorum. Bir gün çok iyi, bir gün çok kötü. Sağı solu belli olmuyor. Menajer gittikten sonra Ha Neul'a baktım.
Göz kırpıp başımı salladım. Alt dudağını ısırıp benim gibi başını salladı. Gözlerimi irileştirdim. Karşılık olarak dudaklarını büzüp başını aşağı yukarı salladı.
D.O: Biz yüz ifadeleri ile anlaşamıyoruz kızlar.
Lay: Lütfen korece konuşun.
Ha Neul: Ay tamam! Ortalık biraz karışık. Menajerde çok kızgın.
Suho: Ne oldu? Dedi korkuyla.
Ha Neul: EXO büyük bir maratona başlıyor. Yarından itibaren. Yarışmadan sonra direkt şirkete geçeceksiniz. Program çok yoğun.
Kai: Menajer neden kızgındı?
Ha Neul: O yalnızca Hera'yı ilgilendiriyor.
Sehun: O ne demek? Yalnızca onu ilgilendiren ne olabilir ki?
"Tamam çocuklar! Siz gidip biraz dinlenin. Bu aralar fazla gevşemiştik zaten. Bu rahatlığı çok arayacaksınız. Biz Ha Neul ile birlikte yukarıya çıkıyoruz. Kremlerimi de sürsün o arada. " dedim. Başıyla beni onaylayıp ayağa kalktı. Kimsenin bir şey demesine izin vermeden hızlıca masada duran kremleri alıp üst kata çıkan Ha Neul'a yetiştim.
" Banyoya gidelim " dedim. Banyoya gidip kapıyı kapattım. Üstümdeki tişörtü çıkardım.
" Sporcu atleti ile nasıl rahat ediyorsun? "
" Bence oldukça rahat. " dedim. Sonra yere bağdaş kurup ona sırtımı döndüm.
" Anlat bakayım şimdi. " dedim. Kremi arkamdaki yanıklara sürmeye başladı.
" Menajer Yoo ile konserde çektiğim fotoğraflara bakıyordum. Başkandan telefon geldi. Tüm konuşmayı dinledim. Yani aslında duydum çünkü başkan sinirliydi ve yüksek sesle bağırıyordu. Neyse, EXO hakkında bir sürü şey söyledi. "
" Ee? " dedim. Önümü dönüp. Önümdeki yaralara sürmeye başladı.
" Menajer senin üyeler ile fazla yakın olmandan rahatsız. Birde seni bugün Sehun'un omzunda gördü. "
" Bugün olanlar kesinlikle Sehun'un suçu. Ama diğer konuya gelecek olursak benden ne yapmamı istiyorlar anlamıyorum. Üyelerle sıkı fıkı olma ama her dertleri ile ilgilen diyorlar. E öyle yapınca da ister istemez aramızda bir bağ kuruluyor. Beni küçük kız kardeşleri gibi görüyorlar. Bende onları abim gibi görüyorum. Daha ne yapayım? Cidden ne istediklerini anlamakta zorlanıyorum. "
" Sen takma onları. Hadi dön önümdeki yaralara süreyim kremi. "
Önümü döndüğümde kremleri sürmeye devam etti. Şöyle bir alıcı gözüyle beni süzüp ıslık çaldı.
" Ne vücut varmış sende!"
" Ya! Deme öyle! " Utanıp bağırdım.
" Bacaklar, kalçalar, karın.. Oo! " Gözlerimi kocaman açıp omzuna vurdum yavaşça.
" Sapık mısın kızım!? Ne süzüyorsun beni!? Hemde baştan aşağı! " dedim. Sırf utancımı gizlemek için kızıyordum. Ha Neul'un pek etkilenmiş gibi bir hali yok ama neyse.
" Tamam tamam. Renk değiştirdin. Hadi giyin üstünü çıkalım. Bugün sana anlattıklarımı unutma. "
Başımı yavaşça aşağı yukarı salladım.
" Zor olacak gibi ama deneyeceğim. "

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebek Etkisi
FanfictionEXO // Yaptığımız seçimler bizi başka seçimler yapmaya zorlar. Onlar da başka seçimlere... Her seçim bir diğerini tetikler ve yeni olasılıklara kapı açar. Önemli olan yeni seçimler yapabilecek cesareti bulabilmekte. Ben o cesareti kendimde buldum...