Birçok farklı ülkedeki konserlerin ardından tekrar Güney Kore'ye dönmüştük. Son bir konser daha yapacaktık. Bu konserin özel olan yanı yılbaşına denk gelmesiydi. Konserin bittiği gece yurda dönecek, ertesi sabah erkenden imza gününe gidecek ve oradanda yılbaşı özel programına katılınacaktı.
Bu konserin başka bir özelliği de şirketin zorlaması üzerine Sehun ile özel bir dans yapacak olmamdı. Çok itiraz etmiştim ama beni kimse takmamıştı. Özel hayatımızı insanlara servis etmemiz isteniyordu resmen.
Tüm hazırlıklar bittiğinde konser alanına çıkmak için hazırdık. Konser bittiğinde herkes bitti sanmıştı. Sahne karanlığa gömülmüştü. Sıra bana geliyordu. Sahne zemininde minik ışıklar teker teker açıldı. Işıkların oluşturduğu yolun içinde yürüdüm ve sahnenin tam ortasına gelince müziğin başlaması ile dansa başladım. Herkes birden alkışlamaya başlayınca gülümsedim ama sonra hemen bunu sakladım. Sehun'la defalarca pratiğini yaptığımız kısmın müziği yaklaşırken tüm ışıklar yalnızca benim üzerime yoğunlaştı. Sehun'un o esnada bana doğru geldiğini biliyordum. Tüm sahne tekrar iki saniyeliğine kararınca Sehun'un arkama geçtiğini hissedebiliyordum. Kollarını omzuma koymuştu. İkimizdede mikrafon olmadığı için rahatça konuştu.
"Sakin ol. " Derin bir nefes aldım. O iki saniyelik, kısacık zaman diliminde bana bunu diyerek iyice germişti.
Rengarenk ışıklar üzerimizde dolanırken dansa devam ettik. Dizlerimin titremesi gün boyunca geçmemişti ve şu anda fena halde titriyordu.
Heyecandan mı yoksa yorgunluktan mı bilmiyorum ama dansın son kısmına geldiğimizde dizlerim daha fazla beni taşıyamadılar ve büküldüler. Dizlerimin üzerinde dururken hemen Sehun'da benim gibi dizlerinin üzerine düştü ve sanki dansın bir parçasıymış gibi avuç içlerini yüz hizamızda kaldırıp benim havaya kaldırdığım avuç içlerime dayadı. İkimizde avuçlarımızı kaldırabildiğimiz kadar kaldırdık. En son oturduğumuz yerde dönerek sırt sırta verdik. Sahne birden karanlığa gömüldü ve Sehun ayağa kalkıp benide kaldırdı. Koşar adımlarla sahnenin arka kısmına geçtik. Basamakları inerken Sehun elimi bırakmamıştı ve bende bir şey dememiştim çünkü dizlerim hala titriyordu. Herkes üzerime doğru gelirken elimle yanıma gelenleri nazikçe uzaklaştırmaya çalıştım.
"Yalnızca su istiyorum. Lütfen. " Anında elime bir su şişesi tutuşmuşlardı. Şişeyi kafama dikip içtim. Havlular ile bana serinlik yapan kızlara gülümseyerek teşekkür ettim.
Sehun: İyi misin? Neden birden düştün?
" Bilmiyorum. Dizlerim konserin başından beri titriyordu ama son anda daha fazla dayanamadım."
Menajer Chul'ün sesini duyunca yüzümü saklamaya çalıştım. Başarılı olabildim mi orası tartışılır.
Menajer Chul: Hera! Ne oldu birden bire? Harikaydın, son anda birden düştün ama. Neyse önemli değil artık. Sehun harika kurtardın durumu. Bravo!
Sehun selam verdikten sonra menajer yanımızdan ayrıldı. Çocukların buraya doğru geldiklerini görünce ayağa kalktım.
Suho: Kapanış için sahneye çıkıyoruz. Hera sen iyi misin?
Chen: Biraz sararmış gibi duruyorsun.
"İyiyim, iyiyim hadi gidelim. " dedi ayağa kalkarken. Çocuklar ile birer mikrafon alıp sahneye çıktık. Neyseki dizlerimin titremesi geçmişti.
***
- Ertesi gün, sabah-Üstümdeki kazağın yakasını düzelttikten sonra didişen Chen ve Baekhyun'a bıkkınlıkla seslendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebek Etkisi
FanfictionEXO // Yaptığımız seçimler bizi başka seçimler yapmaya zorlar. Onlar da başka seçimlere... Her seçim bir diğerini tetikler ve yeni olasılıklara kapı açar. Önemli olan yeni seçimler yapabilecek cesareti bulabilmekte. Ben o cesareti kendimde buldum...