Müzik: Within Temptation- "Let us burn"
"Öykü evimize gidelim" Öykü bu anlattıklarından sonra onun Zehra'nın çocuğu olduğundan artık neredeyse yüzde yüz emindi. Sadece bunu Tamer'in bilip bilmediğini bilmiyordu.
--------------------
Tamer sakinleştiğinde nefesi hala titrek soluklar halinde çıkıyordu. Öykü gözlerini ondan zorlukla kaçırdı. Tamer'in kendini içine kapatmasını istemiyordu. Bu kadar cesur bir konuşmayı yapacağını hiç düşünmemişti. Belki de utanmıştı. Onun daha çok utanmasını istemezdi. Onun kadar gururlu bir adam ağlamış, kalbini açmıştı. Ve bunun devamını sağlamak tamamen Öykü'nün elindeydi. Öykü korkuyordu.
Oradan ayrıldıklarında aklının bir köşesine salona verdikleri zarar için arkadaşına ödeme yapması gerektiğiydi. Bir de kimsenin haberinin olmamasını sağlamak. Salondan çıkarken Tamer'in koluna girmiş yavaşça merdivenlerden inip arabaya doğru yol almışlardı. Arabanın sürücü koltuğuna Öykü geçerken onu yolcu koltuğuna oturtmak üzere ilk önce aracın sağına geçti. Biliyordu ki Tamer'in şuan dikkati dağınıktı ve arabayı dahi kullanamazdı.
Eve varana kadar tüm yol boyunca tek kelime dahi etmemişlerdi. Öykü Tamer'in yine koluna girip oturma odasına geçene kadar onunla birlikte adımladı. Koltuğa oturduğunda Öykü'de bitap düşmüştü. Ancak Tamer kendini tek kolu üzerinde kaldırmayı başarmıştı ki tekrar koltuğa yığıldı. Psikolojik olarak çöküşü vücuduna yansımıştı.
"Sorun nedir?" diyerek telaşını belirtti Öykü.
"Sanırım bir şeyler yemem gerek"
Tamer çok bitkin gözüküyordu. Öykü
"Tamam, ne istersen söyle ben hazırlayacağım" diyerek gülümsedi.
"İyi olacağım, sadece...!"
Tamer derin bir nefes alıp cümlenin devamını getirdi.
"Yanımda kal"
Bu cümle bir günlük bir istek değildi. Bütün hayatını temsil ediyordu. Yüce tanrım iki kelimenin bu kadar dokunaklı olacağını kim tahmin edebilirdi ki! Sakince yerinden kalkıp Öykü'nün elinden tutarak mutfağa doğru onu ardından sürükledi. Öykü biliyordu ki ruhunu doyurmak için yiyecekti. Ancak ruhu sevgiye açtı yemeğe değil. Bu nedenle ne yerse yesin doymayacaktı. Ancak yine de onun istediğini yapma kararı aldı. Ona destek olacaktı. Söz vermişti. İlk günden beri de bu sözü tutmak için çok çabalıyordu. Tamer buzdolabının başına geçip umarsızca eline geçen her şeyi masanın üzerine koyuyordu. Birkaç dilim ekmek almak için de dolabın bölmesine uzandığında Öykü'nün onu izlediğini fark etti. Omuzlarını silkerek
"Açım" dedi.
Genç adam diğer her şeyi yaptığı gibi yemek yiyordu, iştahla, sınırsızca! O kadar masum ve rahat görünüyordu ki Öykü sadece onu izlemekle yetindi. Sanki karşısında günlerdir aç kalmış evsiz küçük bir çocuk vardı. Belli ki Tamer agresif yiyiciydi. Morali bozuk olduğunda, stresli bir gün geçirdiğinde! Birlikte yaşamaya başladıklarından beri onun bu özelliğini ilk kez görmüştü. Duygusal yeme bozukluğu yüzünden Öykü'de bir ara çok kilo almıştı.
Ancak Tamer çok spor yapıyordu. Bu onun için iyi bir şeydi. Öykü yerinden kalkıp su ısıtmak üzere tezgahın üzerindeki siyah kettleın tuşuna bastı. Ve çay çekmecesini açtı. Birçok çeşit çay vardı orada. Öykü kendisi çay çeşitleri düşkünüydü. Twinings markasından başka çay içmezdi. Bu aromatik tatlar ona keyif veriyordu. Aklına ilk gelen pasiflora çayıydı. Bir paketi hemen açıp bardağa koydu. Üzerine sıcak suyu döküp Tamer'in önüne koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk sözleşmesi
Romance"Bu konuşmanın nereye gideceğini biliyor musun?" Öykü büyük bir yutkunmayla cevap verdi. Tamer kırık bir gülüş gönderdi kadına bütün kasları gergin ve hazırdı, onu istiyordu. "Bana nasıl güvenebiliyorsun, benim iyi biri olduğumu nereden...