Selamlar,
cumartesi akşamı bu soğukta evde oturup, bir yandan kahvemi yudumlarken bir yandan sizler için bir bölüm yazmak bugün yapmış olduğum en keyifli aktivite oldu. :) :)
Umarım okurken keyif alırsınız.
Müzik: John Newman: "Cheating"
xoxo :)
----------------------------
Taksiyi evinin önünde çağırdığında Öykü bir hata yaptığını düşünüyordu. Eğer gerçekten onu aldatıyorsa Murat söylemez Tamer'de itiraf etmezdi. Öykü kendine kızıyordu. Bir insan bu kadar saf olabilirdi. İki playboya güvenmek ne kadar doğruydu ki. Hem Tamer'i gidip kendi gözleriyle görse en azından aldatılıyorsa da bir daha onu sevmemek ondan nefret etmek için bir sebebi olurdu. İşte yapması gereken buydu.
Tamer'i gidip basmalı ve ondan bütün hırsını çıkarmalıydı. Adresin söylenmesini bekleyen taksi şoförü arka koltukta oturan Öykü'ye dönüp
"nereye gideceğiz"
diye sorduğunda Öykü karar verememişti. Kaçmalı mı yoksa yüzleşmeli miydi?
"Hanımefendi nereye gidiyoruz?"
"Bir dakika düşünüyorum şurada!"
diye atarlanan Öykü başını ellerinin arasına alıp gözlerini kapatmış ne yapmalıyım ne yapmalıyım diye söyleniyordu.
"Allah allah daha nereye gideceğini bilmiyorsun kardeşim. Gitmeyeceksen in taksimden."
"Uf tamam be binmiyorum taksine falan"
deyip taksiden sokağa adımını attı. Sokağa çıktığında derin bir nefes alıp
"Ne ezik ezik bir erkek arkasından ağlanıyorsun Öykü. Hiç sana yakışıyor mu? Git o pisliğin ağzını burnunu dağıt işte. Acı yok Rocky. Acı yok!. "
Bir plan yapmalı ona göre yola çıkmalıydı. Hatta Murat'tan önce onu bulsa ne muhteşem bir son olurdu. Bunları düşünerek apartmanının garajına doğru ilerledi. Arabasının yanına vardığında bir gece önce otoparkta onu bekleyen Tamer aklına gelmişti.
"Lanet olsun be adam ne yapıyorsun sen. Gözünde hiç mi değerim yok!. "
Çantasının içinden araba anahtarlarını bulup sürücü koltuğuna yerleştiğinde arabasındaki çikolata stoğunu talan etmek üzere torpido gözünü açtı. Eline aldığı hiç açılmamış toblerone paketini dişleriyle açıp üç ısırıkta yarıya indirmiş, kafasını toparlamasına yetmişti. Kendini daha huzurlu hissediyordu. Çikolatanın verdiği rahatlama hissi ne yapacağına karar vermesi için bir yol göstermişti.
Otel odasının kapısını açtığında üzerindeki kusmuk kokusundan bir an önce kurtulmak için kendini hemen banyoya atmıştı Tamer. Üzerindeki kıyafetleri bir an önce çıkarıp banyo zeminine attığında musluğu açıp duş başlığından suyun sıcak akmasını beklemek yerine bir an önce suyun altına girmişti. Kendini kasmaktan bütün kaslarının tutulduğunu hissediyordu. Başının ağrısı dişlerini sıkmasına neden oluyordu.
Böylesine yaşlı ve tükenmiş yorgun hissetmeyeli uzun zaman olmuştu. Bir iç çekişle yüzünü suya doğru dönerek, rahatlamaya çalıştı. Bu oda onun sevgililerini getirdiği yerdi. Bazen onların evine giderler bazen de bu otele gelirlerdi. Hiçbir zaman sevgililerini evine götürmeyi tercih etmemişti. Tek evine soktuğu fahişe Öykü olmuştu. Ona çok sinirliydi. Onu düşündükçe kendini hırpalamak istiyordu. Onun yüzünden geçmiş tekrar önüne çıkmıştı. Saatlerce onu evinin önünde beklemiş, haber alamadığı için endişeden kendi kendini yeyip bitirmişti oysa ki Öykü hanım onu hiç düşünmüyordu. Belli ki bu kadın beni hiç sevmiyor diye düşünürken onun kendini sevmesini dilediğinin farkında değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk sözleşmesi
Romance"Bu konuşmanın nereye gideceğini biliyor musun?" Öykü büyük bir yutkunmayla cevap verdi. Tamer kırık bir gülüş gönderdi kadına bütün kasları gergin ve hazırdı, onu istiyordu. "Bana nasıl güvenebiliyorsun, benim iyi biri olduğumu nereden...