Selamlar arkadaşlar, bugünkü bölüm biraz can yakıcı oldu. Hem Öykü'nün hem Tamer'in kalbinde daha büyük yaralar oluşmaya başladı ancak bu durumla önümüzdeki bölümlerde başa çıkacağız.
Bu hafta içi zaman bulabilirsem bir ara bölüm yayınlamayı planlıyorum. Bu haftaki olayları biraz sakinleştirmem gerektiğinin farkındayım, merak etmeyin!
Keyifli okumalar diliyorum,
Müzik: Adele "Someone Like You"
xoxo :)
------------------------------
Kendini yatak odasına attığında kıyafetlerini çıkarmadan kendini yatağının üzerine bıraktı. Sinir harbi geçiriyordu. Tamer'in davranışlarına bir anlam veremiyordu. O adam onu merak etmişti. E peki neden kendi aramamış çalışanlarına arattırmış hatta Öykü'nün patronuna denetlettirmişti ki.
Bu adamı anlamak Öykü için çok güçtü. Tamer'in ne kadar duygusuz olduğunu biliyordu ancak onu sevdiğini söylerse bütün bu çabanın ters tepeceğini biliyor, elinden onun tamamen kaymasına izin vermemesi gerektiğini düşünüyordu bu nedenle daha dikkatli ilerlemeliydi. Tamer'in duvarları büyük darbeler almaya başlamıştı bile. İlk evlendikleri günden bu yana çok yol kat etmişlerdi. Daha fazlasını istiyorsa onu çok zorlamamalıydı. Yine de onu evine davet etmek içinden gelmemişti. Kapının önünde onun beklediğini bilmek canını sıkıyordu.
Tekrar belki bir umut ardından yakalayabilirim düşüncesiyle kapıya doğru koştu ancak Tamer çoktan gitmişti. Onu o kadar telaşlı görmek alışkın olduğu bir durum değildi. Tamer iş konusunda ve ilişkiler konusunda gayet soğukkanlı davranan biriydi. Ancak Öykü'den haber alamayınca bu kadar bocalaması Öykü'nün içinde umutların yeşermesine yetmişti. Öykü artık kendine daha çok güveniyordu. Onu kaybetmek istemiyordu. Bunları düşünerek yatağında uyuya kaldığında neredeyse sabah olmuştu.
Tamer Öykü'nün binasından hızla çıkarken Öykü'nün arkasından hala söyleniyordu.
"Cadı, cadı kadın benim ne kadar endişelendiğimin farkında bile değil. Lanet olsun sana Tamer. Ne diye geldin ki buraya. Ne diye saatlerdir bekledin ki. Lanet olsun bütün kadınlara!"
Tamer söylene söylene aracını sürerken yaşadığı yere gitmek yerine evi terk etmeden önce nefret ettiği annesi ve babasıyla yaşamış olduğu eve doğru sürüyordu. O evi satın almıştı. Ancak ne kiraya veriyor ne de yıkılmasına müsaade ediyordu. Ailesiyle olan kötü hatıraların bir hatırlatıcısıydı bu iç karartıcı yapı. Önüne park ettiğinde bakımsız kalmış bahçenin ahşap çitleri dökülmüş o zamanlar yemyeşil olan toprak kurumuş, ağaçlar cılızlaşmıştı. İçinden geçerek anahtarını cebinden çıkarıp kapıyı açtı.
Kapıyı yavaşça içeri doğru iterken anılarında aynı hızla beynine üşüşmesi bir olmuştu. Ağır bir küf kokusu yüzüne çarparken derin bir nefes alarak ruhunda yıkılmaya başlamış olan duvarları tekrar tekrar örüyordu. Öykü'ye güvenmek olacak iş değildi. O da annesi gibi onu terk edip gidebilirdi. Arkasından koşmak ne kadar düşüncesizce bir davranıştı oysaki! Yaşadıkları yetmemiş gibi babasının aşağılık bir kadına bağlı kalması ona ders vermemiş, o da bir kadına bağlanmaya başlamıştı. Hayır, bu olamazdı. Onun için uzun süredir ziyaret etmediği bu eve tekrar gelmek istemişti.
Gözlerini kapatıp duvara sırtını yaslayıp yere çöktüğünde omuzlarındaki yük bir o kadar daha artmıştı. Gecenin bir vakti gizlice evden başka bir erkekle eğlenmek için giden annesinin topuklu ayakkabısının sesinin merdivenlerdeki yankısını bu eve her adım attığında hayal ediyordu. Gözleri yanıyor başı patlarcasına ağrıyor kalbi sıkışıyordu. Boş midesinden bir öğürme yükselirken Öykü'yü kapısında saatlerce beklerken yememiş olduğu akşam yemeğini düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk sözleşmesi
Romance"Bu konuşmanın nereye gideceğini biliyor musun?" Öykü büyük bir yutkunmayla cevap verdi. Tamer kırık bir gülüş gönderdi kadına bütün kasları gergin ve hazırdı, onu istiyordu. "Bana nasıl güvenebiliyorsun, benim iyi biri olduğumu nereden...