ÇİKOLATA MI HAYIR! TAMER'İ YEMEYİ TERCİH EDERİM :)

30.7K 1K 35
                                    


Arkadaşlar merhaba öncelikle Ankara'da olan arkadaşlarım umarım ki iyisinizdir. Bu temenniyi dilerken içimiz kan ağlıyor. Vicdan yoksunları tarafından yapılmış olan bu vahşette ölmüş olan suçsuz sivil halkımıza Allah'tan rahmet yakınlarına acil şifalar diliyorum. 

YGSınavı'na girmiş olan arkadaşlarım umarım sınavınız muhteşem geçmiştir dileklerimle bugünkü bölümümüzü yayınlamak istiyorum. Sınavınızdan bizleri de haberdar etmeyi unutmayın. Bugün sınav süresince ben de sizler kadar heyecan duydum dua ettim sizler için.Umarım emekleriniz boşa çıkmaz. 

*** Bölümümüzün şarkısı : 'John Newman' come and get it if you want it (Eğer istersen gel ve al) :)

Keyifli okumalar ve dinlemeler

xoxo :)

----------------------

Tamer sabah dağınık saten kumaşlarla kaplı yatağında uzanarak kadını düşünüyordu. Gözlerini kapattığında onun yüzü gözünün önünden gitmiyor aklından çıkmıyordu. Kollarını yastığının üzerinde başının arkasına koyarak pazar günü yatak keyfi yapıyordu. Odasının perdeleri açık göz kamaştırıcı bir manzara sunuyordu. Yemyeşil gür bitki örtüsü kilometrelerce uzanıyor kuş sesleri etrafa yayılıyordu. Yatağının baş ucundaki şifoniyere uzanarak yatağının karşısındaki LCD ekran televizyonun kumandasını aldı. Kendine her hafta pazar günleri için dinlenme zamanı ayırırdı.. Dev boyuttaki yatakta tek başına olmak her ne kadar canını sıksa da yatakta yapılan bütün aktiviteler onun için rahatlama terapisi sayılabilirdi. 

Yatak başlığı kabartmalı desenler işlenmiş olan pahalı bir maun masifti. Muazzam manzarayı bozmamak için kalın ve gösterişli perdeler pencerenin iki yanına çekilmişti. Ancak çok aydınlık olmuyordu. Hafif loşluğu pencerenin dışına takılmış olan ışık raflarıyla sağlanabiliyordu. Bu oda için iyi bir iç mimar tutmuş ve ona sınırsız bütçe önermişti. Burası onun mabediydi. Kendi kadar karanlık bir o kadar da sert bir ruhu vardı odanın. Onun için oldukça özel bir yerdi. Öykü bu odada o kadar kırılgan ve narin görünecekti ki duvara takılmış olan antika cam abajurlar onun yanında daha sağlam görünüyordu. 

Onun inadını bu odada parçalara ayırıp yeni baştan kurmak kadınını bozup tekrar yaratmak istiyordu. Öykü aklından bir an olsun çıkmıyordu. İşte , yemekte, yatakta... Öykü'nün tepkisini tahmin ederek aklına bir fikir geldi. O kadının inadını kırmak artık Tamer için önemli bir iş olmuştu. En son görüştüklerinde seni düğüne kadar görmek istemiyorum demişti. Ancak Tamer görüşeceklerini biliyordu hatta onu evine kadar getirebileceğini de... Yatağında daha fazla oyalanmadan odada bulunan banyoya doğru ılık bir duş almak üzere yol aldı.

Üzerine geçirdiği koyu renk bir kot gömlek ve kot pantolon ile mutfağa geçen Tamer elini telefonuna atarak hemen yardımcısını çağırıp planını işleme koydu. Yardımcısı geldiğinde mutfakta yardımcısının hazırlamış olduğu tostu ve taze sıkılmış portakal suyunu yudumlarken ona bir paket iletilmesi gerektiğini söyleyerek Öykü'ye küçük bir hediye götürmesini tembihledi. Ne de olsa haftaya evleniyordu. Eşi olacak kadına biraz hediye hiç fena olmazdı.

Öykü o hırsla evden çıkarken makyaj yapmamış üzerine mevsim değişimine uyan ince krem rengi bir hırka ile haki yeşil önden düğmeli gömlek elbise geçirmişti. Saçları yataktan kalktığı gibi dağınıktı. Ayaklarına krem rengi topuklu sandaletlerini geçirdi. Ona göre bir kadının makyajı olmayabilirdi. Saçları dağınık olabilirdi ancak asla ama asla topuklu ayakkabı üzerinde duramayan kadın olamazdı. Çantasının içinden sadece araba anahtarları ile cüzdanını alıp çıkarken Sevil ile Dilara'ya bir hoşça kal demeden kapıdan dışarı fırlamıştı. 

Aşk sözleşmesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin