Arkadaşlar merhaba, bugün sizlere bir sevgililer günü hediyesi vermek istedim. Malum benim gibi sevgilisi olmayan arkadaşlara da bir hediye iletmiş olurum diyerek bu bölümü yazmış bulunmaktayım. Hatalarım varsa affola.
Lütfen diğer hikayem olan Tek gecelik ışıltı: KIRMIZI hikayesini takip etmeyi unutmayın.
Şimdiden keyifli okumalar
xoxo :):)
------------------
"Of Sevil o nereden çıktı şimdi? Sırf beni utandırmak için yapıyorsun değil mi bunu? Hem olamaz mı sen her önüne gelenle sevişirken biz sana bir şey diyor muyuz? Kızım sende azcık bacaklarını kapat. O kadar açık kaldı ki artık yürümekte zorlanacaksın. Hıh!"
"Aaa kaltağa bak hadi ben sürtüğün önde gideniyim. Kızım bu senin ilkin ve tanımadığın bir adamlasın olayın büyüklüğünün farkında mısın? Gerçi olay bayaa büyükmüş zannedersem düşüncesi bile senin yüzünü kızartmaya yetti ya neyse!" Derken otuz iki dişini de sergiliyordu Sevil.
Masanın altından Öykü'den uçan tekmeyi fark etmeyen Sevil, kendini savunmaya çekemeden bacağına Öykü'nün 10 cm topuklu stilettolarından gelen saldırıyı çığlık atarak karşıladı.
Dilara olayı anlamamış saf saf " ne ne oluyor o da nereden çıktı Öykü...Sevil..." Sevil hemen söze atlayarak "ooo Di sen yaşıyor musun kuzum? Tanıştırayım, bak bu Tamer ile seks yapmış olan Öykü, Öykü bu da ilk kez bir erkekle seviştiğini anlatmadığın çocukluk arkadaşın Dilara" dedi.
"Of abartma Sevil tamam anlatacaktım durumu. Hem konumuz bu değil biliyorsunuz. Ben bu işten nasıl kurtulurum onu bulmamız gerek yoksa iki hafta sonra düğünümüz var" diyerek çantasından çıkarmış olduğu Tamer'in avukatından gelen yazılı belgeyi salladı.
Sevil Öykü'nün elinden belgeyi alarak tekrar okumak için dosyayı açtı. Dilara hala olanların etkisiyle konuşmuyor sadece ikisini izliyordu. Kafası karışmış, çocukluk arkadaşının böyle büyük bir sırrı kendinden saklamasından dolayı hala olayın şokundaydı. Sevil kağıdı tekrar dosyanın içerisine koyarak, peki aklında ne var?
"Hiç! Sadece kocaman bir hiç!"
Dilara söze daldı. "Bence iyi bir avukat ile çözebileceğimiz bir sorun gibi görünüyor. Hem bir anlaşma ne kadar bağlayıcı olabilir ki?"
Bu sorunun üzerine üçü de sessiz kalmayı yeğledi.
Yanlarına gelen garsonun onlara seslenmesiyle ortamdaki sessizliği bozan "ne almak istediğinize karar verebildiniz mi " sorusu üzerine ilk cevap veren Öykü oldu.
"Bana büyükçe bir çikolatalı karamelli mousse pasta yanında da beyaz çikolatalı macchiato devamını sonra söyleyeceğim" derken Sevil ve Dilara Öykü'ye ağzı açık bakıyorlardı.
Dilara garsona dönerek "hanımefendinin dediklerini almıyoruz, sadece üçümüze de americano yanında da roast beef sandviç getir" diyerek siparişi vermişti bile.
Öykü ağlamaklı bir vaziyette "ama ben çikolata yemek istiyorum. Ben neden istediğim hiçbir şeye sahip olamıyorum ki. Neden herkes benim yerime bir şeylere karar vermek durumda. Ben pasta yemek istiyorum. Çikolataya bulanmak istiyorum şekerim yükselsin, çikolata yemekten kusayım istiyorum. Tanıdığım kişiyle evlenmek istiyorum, Aşka sahip olmak istiyorum. Çok şey mi istiyorum ya"
Öykü'nün sesi titremeye başlamıştı. Kızlar dokunmaya korkuyorlardı. Çünkü onlarda biliyorlardı ki eğer şuan birisi Öykü'ye sarılırsa deli gibi gözlerinden gözyaşlarını boşaltacak, hüngür hüngür ağlayacak, etrafta onca insan varken peçeteye burnunu sümkürecekti. Ancak arkadaşlar bugünler için vardı değil mi? Dilara dayanamayıp Öykü'ye doğru bir hamle yaparak başını omzuna yasladığında Öykü hemen kollarını Dilara'ya dolayarak hıçkırıklara teslim olmuştu.
"Hadi eve gidelim boş verin kahveyi falan" diyerek Sevil siparişi iptal etmeye giderken Dilara Öykü'nün çantasını toplamaya çalışıyordu. Buradan bir an önce çıkmazlarsa Öykü'nün ağlama sesinden rahatsız olan diğer müşteriler zaten onları oradan kovduracaktı. Yan masadaki çift Dilara ile göz göze geldiğinde yüzlerinde bir aşağılama ifadesi ile onları izliyorlardı. Dilara "ne var ilk defa mı ağlayan bir kadın gördünüz hadi işinize bakın" diyerek onların aşağılamalarına tekrar maruz kalmıştı ancak arkadaşını koruması gerektiğinin farkındaydı. Sevil geldiğinde dışarı çıkmak için hazır olmuşlardı. Hadi bakalım koca bebek seni evine götürelim.
Öykü'nün evine vardıklarında Öykü hala ağlamaya, söylenmeye devam ediyordu. Öykü Dilara'nın boynuna sümüklü koala gibi sarılmış ağlarken Sevil Öykü'nün çantasından evin anahtarını alarak kapıyı açtı. Oturma odasına geçtiklerinde Dilara'da Öykü'yle birlikte kendini koltuğa atmıştı.
"Ahhh, kızım yeter artık bırak beni yapıştın iyice zaten benim kilom bana yeter bir de seni taşıyorum. Tamam, yeter bu kadar ağlama kendine gel. Kendine gel ki çözüm bulalım sorununa."
Öykü ayrılığın beş evresini her ağlama krizine tutulduğunda yaşıyordu. Önce olayı içinde sindirmeye çalışıyor, ağlıyor, bağırıyor sonraki aşamada ise evde bir koli çikolata yeyip kendini şekerden hasta edene kadar durmuyor, dördüncü aşamada kabullenme evresine giriyor en son aşamada ise herkes unutulur, her acı geçer gider evresi 'amannn benden uzak olsun da ne yaparsa yapsın' evresi ile birlikte sorununu çözüme kavuşurdu.
Sevil Öykü'nün huyunu bildiği üzere buzdolabından iki kaşık ile birlikte dondurmayı kapıp Öykü'nün eline verdiğinde Öykü burnunu çekerek dondurma kabına uzanırken üçüncü evre şeker evresine girdiğini resmen ilan etmişti. Gözyaşlarını birazda olsa dinmiş söylenmeleri bitmiş burnunu çekerek dondurmasını yiyor kaşığı dondurmaya saplarken hırs ile daha çok saldırıyordu.
"İyi misin? Konuşabilecek miyiz yoksa önce biraz uyumak ister misin" diyerek Sevil, yumuşak, melek dokunuşu gibi sakin gelen sesiyle Öykü'yü rahatlatmaya özen gösteriyordu.
Öykü elindeki kaşığı dondurma kabının ortasına hızla saplayarak başını iyiyim anlamında aşağı yukarı sallarken I am Spartacus repliğini bağırarak Tamer'e karşı kendi savaşını ilan etmişti.
--------------------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk sözleşmesi
Roman d'amour"Bu konuşmanın nereye gideceğini biliyor musun?" Öykü büyük bir yutkunmayla cevap verdi. Tamer kırık bir gülüş gönderdi kadına bütün kasları gergin ve hazırdı, onu istiyordu. "Bana nasıl güvenebiliyorsun, benim iyi biri olduğumu nereden...