Hastayım, Hastasın, Hasta! Biri hasta bakıcı mı istedi?

38.1K 1K 33
                                    


Selamlar arkadaşlar, 

Yeni bölüm isteyen arkadaşların ısrarı üzerine bugün bunu yapma kararı aldım. 

Hikayemi takip edenler öpüldünüz xoxo:) :)

------------

"Tamam sana da iyi dinlenmeler öpüyorum nerenden istersen."

"Ufff Tamer sapıklık durumunda değilim kapatıyorum hadi görüşürüz. Deyip telefonu yüzüne kapatmıştı Tamer'in."

Üç saat sonra kapının zili çalıyordu.

------------------

Öykü, üzerinde pijamaları elinde peçetesi saçı başı dağılmış vaziyette hala yatağından kalkmamak için kendiyle savaş veriyordu. Kapının ısrarla çalmasıyla başının altındaki yastığı kaldırıp yataktan dışarı söylene söylene fırlattı. 

"Hastayız değil mi şurada, insana hastayken bile rahat vermiyorsunuz ya of of". Kapıya vardığında hala söyleniyordu. "Ne var bok mu var niye geliyorsunuz ki bana aramayın sormayın beni yaa" Kapının kilidini açtı ve kapıyı sadece araladı. Kimse kimdi içeriye almaya niyeti yoktu. Kapıyı açtığında karşısında Tameri gördü. 

"Güzellik bana mı söyleniyordun bu kadar sesin yan binadan dahi duyuluyor". Öykü söylendiği için bir de özür dileyecek değildi ya. 

"Söylenmemi duymak istemiyorsan gelmeyecektin ne var" derken Öykü Tamer'e hala kapının aralığından bakıyordu. Tamer kapıya sol omzunun üzerinde dayanmıştı. Bir elinde kâğıt poşet vardı. Üzerinde siyah takım elbisesiyle saçları sanki rüzgar ellerini arasında gezdirmiş gibi dağılmış, yüzünde yorgun bir tebessümle gülümsüyordu. 

O simsiyah yorgun endişeli bakışlar Öykü'nün gözlerine baktığında kadının kalbine bakmıştı adeta. Bu adamın bakışları hastayken mi bu kadar içine işliyor sanki o bakışlar ona vitamin enjekte edilmiş gibi hissettiriyordu. Sadece küçük bir kahkaha sesi çıkmıştı dudaklarından. Çıkan ses derinden geliyor tenimi geçerek iliklerinde titreşiyordu. 

Tamer Öykü'nün bu hasta halini görünce telaş yapmış, Öykü'nün sesinin iyi çıkmadığını telefonda duyunca gelme ihtiyacı hissetmişti. Bu kadını yalnız bırakmak istemiyordu. O hastayken aklını toplantıya veremezdi. Son zamanlarda bu kadını aklından çıkartamıyordu. Günlük bir rutin oluşturmuştu kendine işe git, toplantıya katıl, eğlenceye git, bir kadınla buluş, soyun, dokun, seviş, orgazm ol ve kadının yanından ayrıl. Her şey çok mu basite indirgenmişti hayatında. 

Ama Öykü'yle bu monotonluk orta yerinden kırılmıştı. Bu kadını gördüğünden beri kendini daha mutlu hissetmesi, cinselliğe daha aç hissetmesi, şaşırtıcı derecedeki güzelliği Tamer'in bütün aurasını değiştirmişti.

Öykü müsait olmadığını söylemeye vakit bulamadan Tamer kapıyı iterek "küçüğüm beni evine davet etmeyecek misin derken içeri adım attı. Tamer direk mutfağa geçerek elindeki poşeti bistroya bıraktı. O sırada Öykü üzerindekilere baktı. Tamer'in karşısına böyle çıktığı için utanmıştı ancak ne yürüyecek hali vardı ne de üzerini değiştirecek. Yorgun görünüyordu, üzgün görünüyordu, tam olarak hissettiği gibiydi. Tamer öyküyü baştan aşağı süzdü. "Sen gripken de burnun domates gibi kızarmışken de çok güzelsin bunu hiç söyleyen olmuş muydu?"

"Tamer saçmalama şu halimle beni beğendiğini söylemeyeceksin herhâlde."

"Evet, söyleyeceğim tatlım hem sen anahtarının yedeğini bana vermiş olsaydın şuan seni rahatsız etmiş olmazdım. Hadi yatağa geç sen sana çorba getirdim" dedi mutfaktaki poşeti gösterirken. "Evde ilacın var mı doktora gittin mi" derken Öyküyü yatak odasına doğru götürüyordu.

Aşk sözleşmesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin