Selamlar arkadaşlar, daha çok Tamer'in düşüncelerini içeren yeni bir bölümle birlikteyiz.
Keyifli okumalar dilerim.
Müzik: Kat Dahlia: "I think I'm in love"
xoxo:)
------------------
Ruhu umutsuzca ölmeyi isterken ruhunu yaşama bağlayan kadın Öykü! Onun neşesi gülümsemesi konuşması her şeyi ile tekti sonsuzdu. Bu kadın kimdi! Tanrının bu lütfuna sahip olmak için nasıl bir sevap işlemişti de ona bu güzel meleği göndermişti. Ruhunu kurtardığı için ona bir teşekkür borçluydu. Ancak Öykü'nün o kadar aşık olduğunu kendinin de Öykü'ye bağlılığını hala sınıyordu. Daha kaç kez ilişkileri sınanacaktı ki!
Şimdilik Öykü'nün kollarında olmasına şükretmeli ve hayatını yaşamalıydı. Bugüne kadar hiçbir kadının kollarında bu kadar rahat nefes almamıştı. Onun çiçek kokusuyla bütünleşmiş teninde huzur buluyordu. Gözlerini kapatarak tekrar onun boynuna doğru sokuldu. Derin bir nefes alarak kokusunu beynine kazıdı. Onu öpmek ona sarılmak çok olağandı. Hiç yabancılık hissetmiyordu, Evet o benim! Diyordu. Evet bu kadın benim! Bundan sonrası ne olacaktı ki! Bu tatlı kadınla tatlı bir aşk mı yaşayacaktı. Neden olmasın diye düşündü Tamer. Ancak tatlı aşkların adamı değildi o. Kendine romantizm yaratacakta değildi.
Belli ki Öykü'nün istediği buydu. Ona istediği aşkı verebilecek miydi? O anne ve babasından gördüğü şefkatle, amcası ve yengesinin sevgisiyle büyümüş bir çocuktu. Her ne kadar babasını kaybetmiş olsa da onun sevgi anlayışıyla Tamer'in anlayışı tamamen zıttı. O ise bu dünyaya tek başına bir yetim olarak doğmuştu. Ailesinden nefret ettiği kadar onların varlığını da saymak istemiyordu. Hata yapmak istemiyordu. Öykü ile olan ilişkisini her an uçuruma yuvarlayabilir her an bu kadının aşkından mahrum kalabilirdi. Sevgi daha büyük bir nimetti.
Öykü şuan Tamer'e aşıktı sadece ancak onun kendisini sevmesini istiyordu. Gerçekten istiyor muydu yoksa sevebileceğinden korktuğundan bir adım geride mi kalacaktı. Kafası bu karmakarışık düşüncelerle doluyken sonsuza kadar bu pişmanlıklar denizinde boğulacak mıydı? Bunu bana neden yapıyorsun demek istiyordu. Kalbinde açılan bir bıçak yarası gibiydi hissettikleri. Gittikçe derine iniyor gittikçe daha fazla canını yakıyordu. Kalbine saplanan bu bıçağı çıkaramazdı. Çıkarmaya çalışsa öleceğini biliyordu. Artık o bıçakla yaşamalıydı. O onun bir parçasıydı. Öykü'nün her ona doğru attığı adımda bir derece daha dönüyor daha fazla kıvrılıyor daha derine saplanıyordu.
Öykü'den önce hiçbir şeyden etkilenmeyen demir adam gibi davranıp duruyordu. Onun için artık Öykü'den öncesi ve Öykü'den sonrası vardı. Bu kadın onun için milattı. Ondan önce hemen her teklifi kabul etmemesi içten bile değildi. Kanı kaynayan her genç erkek gibi göğsüne dayanmış olan bir çift memeye ya da çıplak bir popoya hayır demezdi. Her şekilden her bedenden her ten renginden kadınla birlikte olmuş zevk almanın zevkine varıyordu. Ama sonra bu kadınla karşılaşmıştı. Durmadan onu düşündüğü için kendini yine onun kollarında bulması da onun düşüncelerinin aksiydi.
Boğulduğu suyun içinde nefes almaya çalışmaktansa denizin yüzeyinde onu bekleyen bir kadın vardı. Onu görüyordu ancak yüzü hala bulanıktı. Elini uzatsa da onu tutabileceği yakınlıkta değildi. Suyun yüzeyine gölgesi düşmüş ışıl ışıl parlayan bu kadın onu boğulmaktan kurtaracak olan cankurtaranıydı. Bulanık görüşüne rağmen o kadının yakınlığını hissediyordu. Bir an bulutların gölgesinin kadının gölgesini yutmasıyla hissettiği kaybetme korkusu onun daha çok paniğe kapılıp daha derine batmasına yol açıyordu. Çırpındıkça daha fazla boğuluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk sözleşmesi
Romance"Bu konuşmanın nereye gideceğini biliyor musun?" Öykü büyük bir yutkunmayla cevap verdi. Tamer kırık bir gülüş gönderdi kadına bütün kasları gergin ve hazırdı, onu istiyordu. "Bana nasıl güvenebiliyorsun, benim iyi biri olduğumu nereden...