Mısralarımdan akan yaşlar

Ruth

merhaba ruth nasılsın bugün
Ben de iyiyim diyebilirim /her ne kadar sormasan da

Kulağımda cınlayan bir gül sesi
süslemiş yıldızların yüreğini.
iki kanatı mavilerle sıvanmış kuşların
türküleri yayılır gökyüzüne
Sonra yağar beli bükülmüş menekşelere

Bugün menekşe bana gönül koymuş
Niye mi diye soruyorsun
Senin yolunu gözlüyormuşum diye
Aslında an'lara beklemek demek de doğru değil
En azından benim için öyle
Farkında değilim ki saatlerin
kaç tur attıkları
Seni beklerken...

Bugün bir şiir bıraktım metroya,
Belki seni bulur, gözlerinden öper
üstünde bir bulut olur da
güneşten sakınır seni

biliyorsun senden nefret ediyor
Gözlerini kıskanıyor
nur efşan gözlerini.

O gözlerin, Allah bilir nerede
Hangi dünyalara güneş olmuştur
Allah bilir kaç yürege bahar getirmiştir.
kac ciceğin gönlünü çelmiştir.

O gözlerinin rengini öğrenemedim
Öğrenemedim çünkü
kıyamıyorum bakmaya, utanırım
Utancımdan ölsem bile bakamam
Vedud'tandır çünkü
Cemal'dendir çünkü
Esma hüsnanın ayineleri onlar.

O bordo şalında bestelendi şarkılar
Ah ben o şarkıların alınlarından öperim
Sadece onları değil heybemdekileri de

Heybemde iki kitap
birinin adı: sevdam dağlarda
diğerinin adı: Etme Ruth
yazar: ayyaşın biri bekescan
digeri: ilyas
ikisi de yasaklı
Türküler gibi, yaşamak gibi, düşünmek gibi
Mazlumun ekmeği, umudu gibi
Sana sevdalanmam gibi.

Bu nasıl bir bilmece
Hayal mi gerçek mi
Düş görüyorum olsa gerek

Ulan özlem beni rahat bırak
Vallahi gözünüzün yaşına bakmam
Yeminim var, bak üstüme gelme, çaresizim
Üstüme gelmeyin yakarım kendimi
Yakarım sizi, zülmunüzü başınıza yıkarım.

Kusura kalma dağların narin ceylanı
Yine kendimi tutamadım öfkelendim
Bir gün dağ olup patlayacağım biliyorum

Ama korkmuyorum
Ölümden, düşmekten, ağlamaktan
Tenime yapışan acıdan
Yüreğimi deşen zehir zemberek gecelerden.

Sevgili ruth ben denizlerin şairi
Şiirlerin dehlizlerinde Martin
Ulaklar yolladım duyuyor musun
Bekliyor olacağım,
Seninle yürüdüğümüz
O dört yüz metrelik yolda,
Hem de bu pazartesi..