Ey serkeş akıl ne gezersin yaban diyarlarda
Sarkoş gönül ne ararsın bu puslu havada
Kederli kalbim neden ağlarsın hala
Gövde gösterisi yapan bu hasrete
Gücüm yetmiyor ne gelir elden
Ne gelir elden kırık kanatlarla
Kanayan bu yaraylaBahar gelmiş saçılmış gelinlik çiçekler
Yağmurun coşkusuyla akan pınarlar
Sevişen yalın ayak bu kuşlar
Postmodern bitmeyen acılar
Nanoteknoloji ruhsuz sevgiler
Kiralık günler mülteci sabahlar
Elden ne gelir kırık kanatlarla
Kanayan bu yaraylaAcıyla inleyen Garip'in sesi
Yankılanarak duvarlardan duvarlara
Kapılara çarparak gelir odanın ortasına
Ta yüreğime oturur tonlarca
Sancılı göz yaşları anlamıyor beni
Kimsemiz yok yalnızlığımızdan başka
Ne gelir elden acılı akşamlardan
Soğuk yüzlü beton duvarlardanKapılardan sızan gölgelerimiz var
Tozlanmış pencerelerin çaresizliği var
Boğuk seslerin geçtiği dar koridorlar
Yerlere sinen yetim sözlerin ayak izleri
Çalmayan bitik ziller
El yüzü görmemiş kapı kolları
Buruşuk lekelenmiş sessiz perdeler
Rafsız kalmış kederli kitaplar
Çamaşır tellerinde sarkmış acılı gömlekler
İntiharın eşiğinde duran papatyalar
Ne gelir elden dilsiz bir kediyle
Birbirini anlamayan dimağsız iki kafaSözün bittiği yerden başka bir söz başlar
Sonların bittiği yerden başlangıçlar
Bazı şeyler sonsuz devam eder
Ne yaşamak ne ölüm derler
Hiçbir halta yaramaz tanımlamalar
Sonsuz bir karanlığın içinde sonsuz yolculuklar
Ne gelir elden susmaktan başka
Sessizce ağlamak yağmurun altında

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mısralarımdan akan yaşlar
ŞiirZaman ilk oluşumuna döndü İlk doğum serüvenine Her şey ilkine dönme koşusundaydı En arkalarından yüreğim vardı Çünkü yine sana koşacaktım ......................... ......................... Akdeniz bir akşam göğe yükseldi Böylece oluştu...