Sevgili Sinope hanım
Mersinden Bursaya varmamız on beş saat değil sanki on beş asır oldu. Buranın berbat bir ulaşımı var, şehir hastanesine varmamız ayrı bir eziyet, ayrı bir ızdırap oldu; on beş saat aç kalmamız başka bir ızdıraptı. Ekmek davası, umut davası bu sevgili sinope başka bir şeye benzemiyor; bir de abi olmak sorumluluk, sahibi olmak nasıl bir yük anlatamam sana sinope.
Soğuk bir akşam kemiklerim sızlıyor acıdan, titriyor dişlerim kelimeler ağzımda yaralı, kan içinde. İşçi olmak zoruma gitmiyor sırtımızdan geçinen maymun iştahlı zalim kapitalist düzeni kahrediyor beni. Yoksa biz dağı eritir ekmeğimizi taştan çıkartırız sinope hanım.
Sevgili sinope hanım
Sekiz kişilik bir koğuşa götürdüler bizi. Ne nevresim takımı ne temiz bir yastık, yorgan vardı. Dolaplar kir pas içinde, bir de klimanın dırdırı kulakları deşer gibi. Altı kişiyiz koğuşta ben, kuzenim poyraz, yakın komşumuz rambo reco, koca göbekli sevecan siirtli agit, fırat ve fırlama yakup. Oturmaya iki dakika ola fırlama yakubun esrar dumanı koğuşu sardı pervasızca, pervasızca küfürleri formelin ana avradına doğru yol aldı çoktan.
Sevgili sinope hanım
Bugün de gündüz yerini geceye bıraktı sessizce. Yorgunluk sarmış yüreğimi haldan düşmüşüm sarmış dört tarafımı hasretin. İnsana hasret yeter ölümle yaşam arasında bırakmasına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mısralarımdan akan yaşlar
PoesiaZaman ilk oluşumuna döndü İlk doğum serüvenine Her şey ilkine dönme koşusundaydı En arkalarından yüreğim vardı Çünkü yine sana koşacaktım ......................... ......................... Akdeniz bir akşam göğe yükseldi Böylece oluştu...