5

261 243 28
                                    

        Yıllar sonra ergen bir çocuk olduğumda tarlada çok çalışıyordum. Abim Armen ve ablam Şuman bile bu kadar çalışmıyordu. Bir koşucu gibi hızla tarlaya geliyor ve babama yardım ediyordum. Sadece ona değil, evde olduğumuzda anneme de yardım ediyordum.

        Babam da annem de memnundu. Herkes, "O köyün en becerikli çocuğu." diyordu.

        Babamın yanına, tarlaya gittiğimde hava serindi. En sevdiğimdi işte, ilkbahar! Ne soğuk ne de sıcak. Üstelik tarla muhteşem görünüyor. Rüzgar eserken buğdaylar üstünde sarı bir dalga oluşuyor, çiftçiler ekinlerin arasında kayboluyordu. Gökte birkaç bulut şekilden şekle giriyor, sanki dans ediyordu. Babamın beni görünce yüzüne gelen gülümseme tarif edilemezdi.

        Öğlen olunca herkes ter içinde kalırdı. Güneşin önüne bulut düşsün isterlerdi.

        Babam dikleşti. "Off!" dedi. "Çalışmak ne zor biliyor musun? Güneş doğduğundan beri eğik duruyorum. Hadi, yardım et de biraz rahatlayalım." Göz kırptı. Bu göster kendini demekti. Hemen işe koyuldum. Çabuk davranan ellerimle ekinleri topladım ve yanına götürdüm.

        Yığını görünce sevindi. "İşte benim oğlum! Çok iyi iş çıkardın. Başka bir gün armut ekeriz*. Yaz kapıyı çalıyor."

        Güneş batmadan eve döndük. Kardeşlerim sofradaydı. Onların karşısına oturdum.

        Şuman, "Nihayet geldiniz ve hoşgeldiniz. Açlıktan ölecektik." dedi.

        Babam da oturunca üç kardeş yemeğe saldırdık. Onlar bunu yapmadı. Bizi anlıyorlardı. Bu kadar hareketli üç gencin acıkması çok normaldi. Babam gülmeye başladı. Bundan hoşlanıyordu.

        Beş dakikada sofra bitti. Annemle babam bir şey yiyemedi.

        Annem iç çekti. "En iyisi biraz daha yapayım." dedi.

        O, ayaklarını yere süre süre gidince salonda kalan dört kişi birbirine baktı.

        Babam ellerini kenetledi ve gülümsedi. "Durum iyi." dedi.

***

        O gün yattığımda yorgundum. Hep sağıma soluma dönüyordum. Gece hiç uyuyamadım. Düşündüğüm bir şey vardı.

        Ne kadar küçük olsam da eğlenceye ihtiyacım vardı. Çünkü o yaşlar eğlenme ve sorma yaşıydı. O zaman yaptığım, düşündüğüm her şey beni etkilerdi. O an bu konuda rahattım.

        Güneş ışıkları görünmeden babam yanıma geldi. Yorganı boynuma çekti.

        Uyuduğumu düşünmüş olmalı. "Evlat, bunu kardeşlerine de söyledim ama özür dilemeyi o kadar istiyorum ki..."

        Kımıldamadan bekledim. Ne diyeceğini merak ettim. Harika bir babaydı, neden özür diliyordu?

        "Beni duyuyor musun bilmiyorum. Bunu söylemek çok zor... Siz çocukken eğlenmenize kızdığım için özür dilerim. Saçma bir şey yaptığımın farkındayım. Çalışma yaşının şimdi olduğunu anladım. Enerjinizi oyuna harcamanız iyi oldu. Şimdi çalışmayı çok seviyorsunuz. Yani her şeyi dengi dengine yapmak gerekir... Sizi zorladığım için beni affedin."

        Ama bize hiç, 'Eskisi gibi sabırsız değilsiniz.', 'Düzeldiniz.' gibi şeyler söylemedi...

        Hala sabırsız mıydık?

Yazılmış Zaman Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin